Blog

30.06.2019 62  Ana İlk Orta Lise

Çocuk Yetiştirmede Anne Babalara Öğütler

ANNE-BABA DAVRANIŞLARININ ÇOCUK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Çocuğun zekâ ve kişilik gelişiminin temelinde annenin ve babanın davranışlarını buluyoruz. Onların tek tek kişilikleri, birbirlerine olan davranış ve tutumları ve çocuklarına gösterdikleri ilgi ve davranış biçimleri gerçekten çok önemlidir. Çocuğun zekâ ve kişilik gelişiminde, özellikle anne ve baba davranışlarının büyük rolü vardır. 

Bazı çocuk ileriki yaşamında tıpkı anne ve babası gibi davranır.

Bazı çocuk öyle zorlanmıştır ki, reaksiyon olarak, kendisine yöneltilen davranış ve eğitim tarzının tam tersini seçer. Doğru ya da yanlış olduğunu gözetmeden... İçinde birikmiş acı ve sorunlar nedeni ile... 

Bazıları da kendi anne ve baba davranışlarını bilinçli bir yorum süzgecinden geçirir ve en iyisini, en doğrusunu uygulamaya çalışır.

  • “Benim doktor olmamı isterdi, annem... Olamadım... Bari oğlum doktor olsun. Bunu sağlamak zorundayım...”

YA DA

  • Okutmak için boşuna zorladılar beni... Zamanım boş yere harcandı. Ben çocuğumu okutmayacağım. Bir an önce hayata atılsın ve para kazansın.”

YA DA

  • Onun annesi ve babası olarak görevimizi seve seve yapacağız. Neye yeteneği varsa ve ne olmak isterse öyle olsun. Eğitmek, yetiştirmek, mutlu ve verimli olmasına yardım etmek en büyük görevimiz bizim...”

Bu ve benzeri davranışlara çok sık rastlamaktayız. Genellikle çocukların öğrenim ve eğitimlerinde anne ve babanın, idealleri büyük rol oynamaktadır. Çocuklarında adeta kendilerini gerçekleştirmek istemektedirler. 

Kişilik özellikleri tam gelişmemiş olan “BÜYÜK ÇOCUKLAR” dır bunlar... Kendi geçmişlerinden, kendi çocukluk sorunlarından sıyrılamamış olan büyük çocuklardır.

Çocuk hep inceler; bilir misiniz? Belli ederek ya da etmeyerek çocuk hep inceler. Ve zamanı gelince öyle bir konuşur ki şaşırır büyükler.

ÇOCUĞUN KİŞİLİK GELİŞİMİ ve KARDEŞLİK SIRASI

Çocuğun benlik gelişimi iki yaşından itibaren gelişmeye başlar. Çocuk ailesinin de yardımıyla kendi kendini tanır ve değerlendirir. Kişisel özelliklerinin yanı başında annesinin, babasının, ailesinin ve çevresinin ona olan davranışları yer almaktadır. Aile ve çevre etkileri kişilik gelişiminin çok önemli faktörleridir. Ayrı ortamlarda, ayrı şartlarda ve farklı eğitimle yetiştirilen kardeşler arasında görülen ayrıcalık bu gerçeği kanıtlamaktadır. Hatta kardeşlik sırasında bile anne ve babanın çocuklarına olan farklı davranışları, onların kişilik gelişimlerinde önemli rol oynamaktadır.

Tek çocuk genellikle yalnız, güvensiz ve egosantrik çocuktur. Yani, kendisini dünyanın merkezi gibi düşünür. Aile çevresinin, özellikle aile büyüklerinin kendisine gösterdikleri önceliğe çok alışmış ve bunu adeta bir hak olarak kabul etmiştir. Devamlı olarak büyüklerinden yardım ve destek bekler. Hemen her isteğinin yerine getirilmesine alışıktır. Tek çocuğun çevre ve arkadaşlık ilişkileri sağlıklı gelişemez. Çünkü çocuk başkalarını da ailesi gibi kullanmak isteyince dirençle karşılaşacaktır. 

Hemen her çocuk yeni doğan kardeşini kıskanır. Annesinin ve çevresinin tek insanı, tek sevgilisi iken birdenbire tahtını kaybetme tehlikesi ile karşılaşan bir hükümdar gibidir. İkinci plana itilme üzüntüsünün yanı sıra, annesini paylaşma sorunu onu son derece üzer. 

Kardeşlik sırası, yönünden en küçük çocuk olmak, tek çocuk olmaya kısmen benzer. İlgi çeken, sevilen, hep küçükmüş, hep küçükmüş gibi davranılan çocuktur. Abla ya da abileri olması açısından şanslıdır. Yapayalnız değildir. Paylaşmaya az çok alıştırılmıştır. Yine de tüm işleri, tüm sorumlulukları büyükleri tarafından benimsenip çözümlenir. Küçük çocuğun sorumluluk duygusu çok geç gelişir. İlgi, sevgi, şefkat yönünden ise söylenecek söz yoktur. Hepsini bol bol almanın mutluluğunu yaşar.

OKUL – ÇOCUK – AİLE

Çocuk için okul hem aile yaşamının devamı hem de dış dünyaya açılan ilk kapıdır. Bu eğitim kurumu, çocuğa bir şeyler öğretmekle görevini tamamlamış sayılamaz. Yuva sıcaklığını devam ettirerek, çocuğu dış dünya ile uyum sağlamaya hazırlayacaktır, okul... Bu yönden çocuğun ikinci evi, ikinci yuvası sayılır. Çoğu kez evdeki sorunlar, okulda devam eder. Çocuk, zekâsı, yetenekleri ve kişiliği ile ikinci annesinin, yani öğretmeninin elinde ve gözetimindedir. Ona eğilecek, onu anlayacak, onu eğitecek ve değerlendirecek öğretmeninin...

Tüm ömrünü eğitim ve öğretime adamış bir öğretmenin şu sözleri üzerinde dikkatle durmaya değer: “Çocuğun sorumlu ve bilinçli öğretmeni, bilgi kaynağı olmanın yanı sıra, bazen doktor, bazen hemşire, hemen her zamanda bir psikolog gibi onu anlayıp kavrayacak insandır. Ve öğretmen ister erkek ister kadın olsun, her şeyden önce bir anne şefkati ve anne sevgisi demektir. Çünkü çocuğun bir üvey annesi olabilir... Üvey anne gibi davranan bir öz annesi de olabilir.  Öğretmenin bilinçle, dikkatle üzerinde durması gereken tek gerçek şudur ki; ÜVEY ANNE OLUR AMA, ÜVEY ÖĞRETMEN OLMAZ.”

Bu kurala içtenlikle uyulmuş olsa, çocuk kendisini yalnızca başarısı ile değerlendirilen bir araç gibi hissetmeyecektir. Bir varlık olarak, bir insan olarak sevilip önemsenmesinin mutluluğunu yaşayacaktır. 

ÇOCUĞUN RUH SAĞLIĞI

Her insan için ruh sağlığı, kendi kendisiyle ve çevresiyle uyum içinde olmak demektir. Bir bakıma hem kendimizle hem de başkalarıyla barış içinde olmaktır. 

Çocuğun ruh sağlığında ise sağlıklı bir üçgen söz konusudur. Hem annenin hem babanın hem de çocuğun uyumlu, huzurlu ve sağlıklı olmasından kaynaklanıp oluşacak bir üçgen... Cezadan, katı ve sert önerilerden kaynaklanan eğitim, çocuğun ruh sağlığını zedeler. Uyum, bir esnekliktir. Duygusal ve düşünsel iletişim, anlayış, iyi niyet ve hoş görü ile gerçekleşir. Saygıyla ve sabırla dinlemeyi bilmeden, öğrenmeden konuşmaya kalkışırsak, bizi de dinlemezler. Yaşam içindeki her değişikliğe, her yeniliğe, tatlı bir uyumla yaklaşabilmektir, ruh sağlığı... Ürkütmeden, korkmadan, paniğe kapılmadan... Çocuk açısından ifade etmek gerekirse:Ürkütülmeden, korkutulmadan...” Nefes alır gibi rahat, sevecen ve adeta yaşam mucizesini merak eder gibi bir uyumdur bu. Sevecen ve hayret... Tanışma, bilme ve öğrenme isteği...Tüm yaşamla dost ve barışık olmak...

Çocuk ruh sağlığı açısından ailenin, yakın çevrenin ve okulun ne büyük sorumluluklar taşıdığı ortadır. Çok değerli ve çok ince bir malzemeyi büyük bir özenle tanımak, iyi ve doğru değerlendirmek... İlgi ve bilgi yanı sıra, sabır, anlayış ve sevgi isteyen bir uğraş söz konusudur. Gerçek ilgi ve sevgi ile, ilgi ve sevgi gösterisini çocuk pek çabuk ayırdeder ve asla affetmez. Kazandırılan olumlu değerler bir çırpıda yok olabilir. mutsuz, huzursuz, kırıcı, yanlış, öfkeli baş kaldırmalara dönüşebilir. Çoğu kez EKTİKLERİMİZİ BİÇERİZ de ondan.

ÇOCUKTA UYUM VE DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI

İnsanın hatta yaşamın küçük bir örneğidir, çocuk. Yaşıyla küçük, vücut gelişimiyle küçük; fakat anlamı ve önemi ile kocamandır. Çünkü durmamacasına akıp giden yaşam nehrinin arı-duru su damlasıdır, çocuk.

Çocuğun doğuştan sahip olduğu fizik, fizyolojik ve psikolojik özellikler, anne-baba, bazen bir bakıcı ve daha sonra yakın çevre ve okul tarafından gözlemlenir, ilgilenilir ve geliştirilmeye çalışılır. Psikolojik gelişimin ilk kaynağı doğum olsa da ana-baba ilgisi, çocuğa verilen öğrenim ve eğitim büyük önem kazanmaktadır. Psikolojik gelişimin ikiz kardeşi diyebileceğimiz bir başka gelişimde,

Sosyal Gelişim yani çocuğun çevreye uyum göstermesi, duygusal-düşünsel iletişim içinde bulunması, yani sosyalleşmesidir.

Sağlıklı büyüyen çocuğun uyku, meme, mama sorunu pek olmaz. Buradaki sağlık, yalnızca çocuğun sağlığı değil; anne-babasının sağlığı da, anne-babanın beraberliklerindeki düşünsel-duygusal uyum anlamına gelir. 

Niçin ağlar çocuk? Neden huysuzlaşır? Karnı aç değilse, organik bir nedeni yoksa niçin ağlar çocuk?

Ya psikolojik anlamda canı yanmıştır, üzmüşlerdir, azarlamışlardır, kırmışlardır onu...

Ya da öylesine yalnız ve ilgisiz hissediyordur ki kendini, sevin beni, ilgilenin benimle lütfen der gibi ağlıyordur...

Mutsuz, yalnız ve huzursuz çocuk ya her fırsatta ağlar ya çevreye büyük tepkiler geliştirir, yaramazlık ve uyumsuzluk örnekleri sergiler... Ya da tümüyle sessizleşir ve içine kapanır. Susar, susar... En büyük sorunda bu suskudur. Kendi yalnız dünyasına hiç kimseyi almak istemiyormuş gibi görünmez bir duvar örüp suskuya ve yalnızlığa sığınma... Aşılması en zor duvar ve en dayanılmazı budur.

OKUL ÖNCESİ EĞİTİM

Okul öncesi eğitimin ilkeleri:

  1. Sevgi
  2. Tutarlılık – Süreklilik
  3. Özgürlük ve disiplin arası bir denge
  4. Bağımsız ve kendine yeten bir tarzda yetiştirmek
  5. Eğitim düzeyi, gelişim düzeyine uygun olmalı
  6. Oyun-yaratıcı oyun etkinlikleri
  7. İstenilen davranışı yerleştirmek için ödül
  8. Etiketlere uygun davranışlar
  9. Çevrenin uyarıcı niteliği
  10. Acı ve sevincin paylaşılması

Grup içerisinde bir çocuk, iş birliği yapmayı, birlikte herhangi bir işi yapmayı- planlamayı, diğer çocukların fikirlerine saygı göstermeyi, yabancılık hissetmeden bir işe başlamayı, iyi ya da kötü bir sonuç alındığında bunu arkadaşları ile paylaşmayı öğrenir. Birçok el alışkanlıkları okul öncesi eğitim kurumunda kazanılır. Yukarıda saydığımız davranışların kazandırılmasında oyun, çok önemli bir araçtır.

Oyunun ne gibi yararları vardır:

  • Bedensel olarak duygusal, zihinsel, sosyal hatta cinsel bakımdan da gelişir. Çocuk için oyun, zamanın iyi geçirilmesini sağlayan bir araç değil aynı zamanda gelişimini de sağlayan bir yapıdır.
  • Oyun çocuğa hareket özgürlüğü sağlar.
  • Çocuğun kendisini yönettiği, denetlediği bir hayal dünyasını yaratmasını sağlar.
  • Araştırma, merak, macera veya serüven gibi motivelerin etkisiyle oyun oynamaktadırlar. (Daha çok erkeklerde)
  • Dil gelişimini hızlandırır.
  • Çocuk oyun içinde bedensel yapısını denetim altına alır. Bilgi ve dikkat toplama oyun ile gelişir.
  • Yetişkin rollerini oyun sürecinde oynayarak benimser.
  • Öğrenmek için en dinamik, en canlı ortam ve yöntemleri oyun sağlar.
  • Karar verme akıl yürütme yeteneği oyun ile gelişir.
  • Özellikle grup oyunları ile kendi beklentilerinden kurtulur.
  • Oyun içinde ruhsal gerginlikler, sıkıntılar yok olur. Oyunun tedavi edici gücü vardır.
  • İnsan yaşamının sürekliliği için, oyunun yaşamsal bir önemi ve sürekliliği vardır.
  • Oyun insanı cezalandırır ve mutlu eder.

Çocuk Oyunlarının Özellikleri

  • Oyun belirli bir sıra ve evrim izler.
  • Oyun etkinliklerinin sayısızlığı ve çeşitliliği, yaş büyüdükçe azalır.
  • Çocuğun yaşı büyüdükçe, dikkat süresi de uzar. Kendisini daha uzun süre bir işe verebilir.
  • Çocuk istediği zaman, istediği şekilde, istediği şeyle oynar.
  • Hiçbir zaman akılcı bir şekilde bir oyuncağa bağlı değildir.
  • Çocuk büyüdükçe beden durgunlaşır. Daha sakin ve zihinsel becerilerle bedeni uyum içinde çalıştıran oyunlara yönelir.

Yaşlara Göre Oynanan Oyunların Türleri

0-2 Yaş: çocuklar bireysel oyun oynarlar ve çevreleri ile farklı etkileşimler kuramazlar. Renkli dikkat çekici oyunlarla oynar.

3 Yaş: Yüksek yerlerde yürümeyi denerler. Takla atma ve tırmanma eylemleri yapabilirler.  Yeni oyunlar yaratırlar ve oynarlar. Daha çok evcilik, doktorculuk, bakkalcılık... gibi oyunlar oynarlar.

4 Yaş: Resim yaparlar, yapılar kurarlar ve kendi yaptıkları şeylere hayranlık duyarlar. Yaptığı şeyi zevkle seyreder. Müzikten, şarkı söylemekten, dans etmekten çok hoşlanırlar. Özellikle ritimli müzikten çok hoşlanırlar ve büyük zevk alırlar. Resimli kitapları çok severler. Hayal gücünü uyaran kitapları tercih ederler.

5 Yaş: Tek başına ya da bir yetişkinin yanında oynamaktan hoşlanır. Bedensel etkinlikleri arttığı için ip atlama, paten kayma, salıncakta sallanma; el becerisi arttığı için, kesme, yapıştırma, çizim yapma, resim yapma ya da bir resme harfi, sayıyı ekleme, kopya etme, parçalı bilmeceleri birleştirme gibi oyunlar oynarlar.

6 Yaş: Bu yaş çocuğu oyunu bir iş gibi görmektedir. Boyama, yapıştırma, kesme ve çizim yapmayı sever. 6 yaşındaki çocuk dengeyi sağladığı için bedenini kontrol eder. Top, ip atlama, yüzme gibi oyunları tercih etmektedir. Çocuğun bunları yapması için bazı bedensel oyunlara da izin vermeliyiz.

OKUL ÖNCESİ KURUMDAKİ ÖĞRETMENİN ÖZELLİKLERİ

Yeniliklere açık, kendine saygısı olan ve kendini tanıyan, güvenilir, sağlam bir kişiliği olan ve davranışlarda tutarlı olan bir kişilik özelliğine sahip olmalıdır. Öğretmenin çocukları sevmesi ve onlarla olmaktan mutlu olması gerekir. Öğretmen, alanında bilgili, becerikli ve aktif olmalıdır. Özellikle çocuklarla dostça ilişkiler kurabilmelidir. Her tür farklı soruya cevap verebilecek kadar hazırlıklı olmalıdır. Öğrencilerin olumlu davranışlarını değerlendirmelidir. Espri yeteneği olmalı, şakacı olmalı, özellikle küçük çocuklarla uğraşıyorsa çocuklarla birlikte neşelenmeli, gülmelidir. İşte o zaman arada çok güzel duygusal bir bağ olacaktır.

ÖĞRETMEN DİYALOĞU

  • Çocukla birlikte olmalı, arkadaş gibi davranmalı ama hiçbir zaman     çocuklaşmamalıdır.
  • Öğretmen ne öğreteceğim yerine, hangi eğitsel faaliyeti, nasıl öğretebilirim endişesi içinde olmalıdır.
  • Çocukları, geriden gözleyip anlam gelişimine katkıda bulunabilir. Doğal halde gözlemlemelidir. Çocuklar, genellikle yetişkinlerle birlikte olmaktan sıkıntı duyarlar. Bunun nedeni, yetişkinlerin çocuk üzerinde koyduğu baskı ve çocuğun yetişkin tarafından anlaşılmadığı düşüncesidir.
  • Öğretmen, aynı anda birden fazla çocukla ilgili olmalıdır. Bunu grup faaliyetleri ile yapabilir.
  • Çocuklara karşı ön yargılı olmamalıdır. Çocukların değerlerinden alçak gönüllü olmaya dikkat etmelidir.
  • Öğrencilerin birbirleriyle iyi ilişki kurmasında, öğretmenin rolü vardır. Öğretmen, bunu yaparken öğrencilerin birbirleri ile saygılı olmasını, ilişkilerinden zevk almasını sağlamalıdır. Çocuğu ödüllendirmelidir. Sınıf içerisinde sevilen öğrenci ile sevilmeyen öğrenci bir araya getirilerek, sınıf içerisinde bir kaynaşma sağlanmalıdır.
  • Problem çözme yeteneğinin sağlanmış olması gerekir. İnsan adeta problem ağına düşmüştür. Çocuğun problemlerle başa çıkmasının öğretilmesi gerekir. Kendi sorunlarına sahip çıkmalıdır. Kendi kararlarını kendi vermesini ve kendi kendini denetlemeyi öğrenmelidir.

 

 

30.06.2019 60  Ana İlk Orta Lise

Çocuk Yaşadığını Öğrenir

Eğer Bir çocuk sürekli eleştirilmiş ise Kınama ve ayıplanmayı öğrenir 

Eğer Bir çocuk alay edilip aşağılanmış ise Sıkılıp utanmayı öğrenir 

Eğer Bir çocuk kin ortamın da büyümüş ise Kavga etmeyi öğrenir 

Eğer Bir çocuk devamlı utanç duygusuyla eğitilmiş ise Kendini suçlamayı öğrenir 

Eğer Bir çocuk hoşgörü ile yetiştirilmişse Sabırlı olmayı öğrenir 

Eğer Bir çocuk desteklenip yüreklendirilmiş ise Kendine güven duymayı öğrenir 

Eğer Bir çocuk övülmüş ve beğenilmiş ise Taktir etmeyi öğrenir 

Eğer Bir çocuk hakkına saygı gösterilerek büyütülmüş ise Adil olmayı öğrenir 

Eğer Bir çocuk güven ortamı içinde yetişmiş ise İnançlı olmayı öğrenir 

Eğer Bir çocuk kabul ve onay görmüş ise Kendini sevmeyi öğrenir 

Eğer Bir çocuk ailesi içinde destek ve arkadaşlık görmüş ise Dünyada mutlu olmayı öğrenir 

Kısaca biz neysek çocuk o olur.

 

16.06.2019 13  Ana İlk Orta Lise

Bizim Öykümüz

Hepimiz öykülerle, masallarla büyümüşüzdür. Bazen tatlı bir uykuya geçişte, bazen bir kabahatten bir nasihat çıkarmamız gerektiğinde, bazen büyüklerin komik sesler çıkarıp taklitleriyle zenginleşen, bazen kulağımıza fısıldanan nice öykü, masal vardır hafızalarımızda.

Peki öyküler bizi neden bu kadar çok etkiler?

Pulitzer ödüllü yazar Willa Cather “Aslına bakarsanız insana ait sadece birkaç değişik öykü vardır ve bu öyküler çağlar boyunca sanki daha önce hiç anlatılmamış gibi tekrar tekrar anlatılır.” der. Gerçekten de öyledir, Antik dönem mitolojilerinden Hollywood’a kadar, bütün öyküler belli başlı birkaç türden oluşur. En karanlık çağlardan bugüne gelmiş geçmiş tüm kültürler, hep aynı öyküleri anlatır.

En modern ofislerden en “maço kahvehanelere” kadar her yerde, hepimiz aslında özü aynı olan bu öykülerle heyecanlanır, umutlanır, öfkeleniriz. Bu öykülerden anlam çıkarır, ilham alırız. Bu öyküler bizi birbirimize bağlar.

Dünyanın her yerinde öykülerin ortak özellikleri vardır. Bir Aborjin veya Yörük köyünde ya da New York’ta bir gökdelende anlatılan öyküler, şaşırtıcı derecede birbirine benzer. Kültür ve dil farklılığı bile bu benzerliği ortadan kaldıramaz. Türk toplumu olarak hikaye konusunda çok şanslıyız. Köklü tarihimiz, coğrafyamızdaki kültür çeşitliliği gibi sebeplerle, hikayesi bol bir toplumuz. Mitolojiden, aşıklardan, masallardan, tasavvuftan vb. bir çok kaynaktan okuyup, beslenebileceğimiz sayısız hikayemiz var (1). Dr. Mehmet Törenek’in de ‘‘Hikayeciliğimize düşen cemre’’ benzetmesini yaptığı altın değerindeki eser Sami Paşazade Sezai’nin,  adı ‘’Küçük Şeyler’’ olup bizim için paha biçilemez eseri batılı anlamdaki ilk hikayemiz olarak tarihteki yerini alır.

Şimdi düşünün Türk edebiyatı tarihinde sözlü edebiyattan yazılı edebiyata geçiş dönemi eseri olarak bilinen Dede Korkut Hikayeleri bize, Oğuz Türklerinin yaşantısını hayal ettirirken kendimizi bir anda Köprüden geçenden de geçmeyenden de vergi alan Deli Dumrul’un yerine koyar veya Dünya edebiyatında yine öykücülüğün atası olarak bilinen Çehov’un ‘’Altıncı Koğuş’’ öyküsünde,  Rus kasabasında bir hastanede altıncı koğuşta hastalarla birlikte olduğumuz hissine kapılırız.

Bizler için öykülerdeki kahramanlarla özdeşleşmek kendi gerçekliğimizle yüzleşmekten çok daha kolaydır. Öykülerde anlatılanlardın “hisse” çıkarmak (ders almak), kendi hatalarımızdan ders almaktan çok daha kolaydır. Biz, iyiyi ve kötüyü annemizin-babamızın anlattığı, gözümüzden uyku aksa da devamında ne olacağını merak ettiğimiz için uyumamaya direndiğimiz öykülerden öğrenmedik mi?

Bu öyküler bize dünyanın nasıl bir yer olduğunu öğretti: Kahramanları ve hainleri; doğruları ve yanlışları öğretti. Fakirliği ve zenginliği de öykülerde tanıdık. Öyküler bize her insanın zor durumlarla karşılaşabileceğini, gücünün tükenebileceğini, parasız ya da güçsüz kalabileceğini öğretti.

Ama en önemlisi, öyküler bize çaresizlik diye bir şey olmadığını; içimizdeki kahramanı çıkartacak gücün kendi elimizde olduğunu öğretti. Biz insanın kimsesiz ve parasız kalabileceğini ama asla umutsuz kalmayacağını öykülerden öğrendik. Zorluklarla karşılaştığımız her durumda içimizdeki umudu, öyküler sayesinde koruduk. En zorda kaldığımız anlarda bile bu kahramanlar bize ilham verdiler, onlardan güç aldık.

Hollywood’un en meşhur öykü anlatıcılarından (2), senaristlerin hocası Robert McKee Zihnimizin dili öykü dilidir. Eğer bir kişi kendi düşüncelerini öykülerle sunmak isterse dinleyici, buna direnmez aksine anlatanı kucaklar.” der. Öyküler, kendilerine has sihirli dili ve kurgusuyla, zihnimizin savunma mekanizmalarını yumuşakça aşıp kalbimize ulaşır. İşte bu yüzden biz en çok öykülerin dilinden anlarız.

1. Atatürk Üniversitesi, Fen Edebiyat Fak. Türk Dili ve Edebiyatı BL. Öğretim Üyesi

2. Temel Aksoy, Öyküler Neden Bu Kadar Önemli?, 2010

16.06.2019 12  Ana İlk Orta Lise

Evde Bilim

Çocuklarımız en iyi yaparak, görerek ve eğlenerek öğrenirler. Fen deneyleri, çocuklarımızın gözlem becerilerini geliştirip çevrelerindeki olaylara daha duyarlı yaklaşmalarını sağlar. Doğadaki olayları kolay fen deneyleri sayesinde çocuklarımıza eğlenceli bir şekilde öğretmemiz mümkün. Üstelik, deneyerek elde ettikleri bilgileri unutmayacak ve hayatları boyunca hatırlayacakları güzel tecrübeleri olacaktır.

ÇOCUKLAR İÇİN DENEY NEDEN ÖNEMLİDİR?

Çocuklar için deneyler eğlenceli olduğu kadar eğitici ve öğreticidir. Basit deneylerle çocuklarımızı kolayca etkileyebiliriz. Hatta bu deneyler sayesinde, fen bilgisi derslerinde yer alan bazı konuları daha iyi anlamalarına yardımcı olabiliriz. Çocuklarımızın okulda teorik olarak öğrendiklerini hayata geçirmek, bilgilerin daha sağlam ve kalıcı olmasını sağlayacaktır. 

NELER YAPABİLİRİZ?

Evlerimizde bulunan malzemeleri kullanarak çocuklarımızla beraber basit ama etkili deneyler yapabiliriz. Fazla zaman da almayan bu basit deneylerle çocuklarımızın temel fen bilgisini pekiştirip, mantık yürütme ve kavrama gibi becerilerinin gelişmesini destekleyebiliriz. Böylece evde geçirdikleri zamanı daha verimli kullanabilmelerini, eğlenirken öğrenmelerini sağlayabiliriz.

Bizler de paylaşacağımız bu deneyimizle çocuklarınızla birlikte kaliteli zaman geçirmenizi, evlerimizin bilimle şenlenmesini umuyoruz.

KENDİ KENDİNE ŞİŞEN BALONLAR

Balon şişirmekten yoruldunuz mu? O halde, bu işi sizin için keyifli; çocuğunuz için ise eğlenceli bir oyun/deney haline getirelim. 

 Malzemelerimiz:

  • 3 adet boş plastik su şişesi
  • Sirke
  • 3 yemek kaşığı kabartma tozu
  • 3 adet balon 
  • Sıvı gıda renklendirici 
  • Huni

 Deneyimizi yapmak için:

  1. Huni aracılığıyla her bir balonun içerisine birer kaşık kabartma tozu dökünüz.
  2. Her bir şişenin içine şişenin 1/5’i kadar sirke ve birkaç damla gıda renklendirici koyunuz. (Her bir şişeye farklı renk gıda renklendirici kullanırsanız daha hoş bir görüntü elde edersiniz.)
  3. Balon ağızlarını şişe boyunlarına sıkıca geçiriniz. Bu işlemi yaparken kabartma tozunun şişe içerisine kaçmamasına özen gösteriniz.
  4. Şimdi de kabartma tozunun sirkeyle karışması için balonları yukarıya doğru kaldırınız. Kabartma tozu, sirkeyle buluşur buluşmaz bir reaksiyon başlayacak, bu da balonların kendi kendilerine şişmelerini sağlayacaktır.

 Açıklamamız:

Sirke ve kabartma tozu şişe gibi bir kabın içerisinde tepkimeye girdiği zaman karbondioksit açığa çıkarır. Karbondioksit gazı, kap içerisinde kendine daha fazla yer bulamayınca “püskürme” meydana gelir. Bu püskürme sonucunda ise şişe ağzına tutturulmuş balon şişmeye başlar. 

 



16.06.2019 11  Ana İlk Orta Lise

Çocuklarımızla Keyifli Hafıza Geliştirme Teknikleri

Günlük hayatımızda bir sınava hazırlanırken bilgilerin nasıl aklımızda kaldığını hiç merak ettiniz mi? Asırlar boyunca insan hafızası üzerine yapılan çalışmalar her zaman felsefe ve bilimin inceleme ve araştırma konusu olarak ilk sıralarda yer almıştır. Öncelikle makalemize Hafızanın sözlük tanımıyla başlayalım.

Hafıza; bilginin edinilmesi, kaydedilmesi, akılda tutulması ve gerektiğinde hatırlanması işlemlerinin bütününe verilen addır. İnsan hafızası işlevini üç ana başlık altında gerçekleştirir: kodlama, kaydetme ve hatırlama. Beyinde yeni anıların oluşturulması için, bilginin kullanılabilir bir şekle sokulması gerekir; bu işleme de kodlama adı verilir. Bilgi başarılı bir şekilde kodlandıktan sonra, daha sonra kullanılabilmesi için hafızaya kaydedilir. Beynimize kaydettiğimiz bilgilerin birçoğu, onları kullanmaya ihtiyacımız olduğu durumların dışında genellikle farkında olmadığımız bilgilerdir. Ancak kullanım ihtiyacında ortaya çıkarlar. Hatırlama işlemiyse hafızamıza kaydedilmiş anıların bilinçli farkındalığımıza taşınmasıdır.

” Hiç bir şeyi doğru düzgün hatırlayamıyorum. ” diyenlerdenseniz siz de kendinize haksızlık ediyorsunuz. Çünkü beynimiz hiç bir şeyi değil bazı şeyleri kolayca hatırlayamaz. Duyu organlarımızla ilişkili pek çok şeyi yani deneyimlerimizi çok rahat hatırlarız. Şöyle bir düşünürseniz eski bir parçayı duyduğunuz zaman hemen ona eşlik edesimiz gelir. Ya da bir koku bizi küçüklüğümüzün en derin hatıralarına götürebilir. Ama isimler, matematik, fizik formülleri, kimya notları veya telefon numaraları aklımızda hiç kalmaz. Neden böyle hiç düşündünüz mü? Çünkü görsel hafıza her zaman daha akılda kalıcı olandır.

Örneğin, yolda giderken okulumuzun reklamlarını gördüğümüzde oradaki arkadaşlarımız, öğretmenlerimiz, derslerimiz, iyi veya kötü anılarımız aklımıza gelir. Böylece hafızamızda kullanmadığımız bilgileri sadece bir afiş görerek açığa çıkartmamız görsel kodlamanın ne denli önemli olduğunun kanıtıdır.

Hafızamızdaki bilgileri kodlama yöntemi ile ortaya çıkarmaya “Hafıza Sarayı Tekniği” denir. Hafıza sarayı tekniğinde zihinsel bir harita çıkarılır. Gerçek bir yer olması gerekmez. Hatıralarınızı oraya depolarsınız ve teorik olarak hiç bir şeyi unutmazsınız. Tek yapmanız gereken oraya giden yolu bulmaktır. Biz insanlar olarak 3 boyutlu bir dünyada yaşadığımız için mekan algımız yaradılışımızdan dolayı çok gelişmiştir. Bu yüzden bu hafıza tekniğini uygulayabilmek için bir mekana ihtiyacımız var. Gözlerinizi kapatın ve okulunuzu düşünün. Şimdi sıra geldi bağdaştırma işlemine. Beyninizi bu odadaki her bir eşya ile bağdaştırın. Bu şekilde hafızamıza almak istediğimiz şeyler çok uzun bir süre hafızamızda kalacak.

Aklımızda tutmak istediğimiz 3 kelime ayakkabıelma  ve merdiven olsun. Gözümüzü kapatıp bu üç nesneyi aklımızda tutmak için senaryomuzu abartarak kurmaya başlıyoruz. 

Sabahleyin okula gitmek için erkenden uyandım. Servise geç kalacağım endişesi ile evden çıkarken en sevdiğim ayakkabılarımı hızla giydim. ( Saçmalayın , olabildiğince saçmalayın ki ne kadar saçma olursa o kadar aklınızda kalıcı olur. ) Bugün okula giderken her günkünden farklı bir yol izledik. Aniden önümüze elma kasaları ile dolu bir kamyon çıktı. Şoför aniden frene basmasına rağmen çarpışmayı engelleyemedi. Ve elma kasaları ile yüklü kamyondaki tüm elmalar yola saçıldı. Neyse ki maddi hasarla kaza atlatıldı ve sağ salim okula ulaştık. Sınıfıma gitmek için merdivenlerden koşarak çıkarken aniden ayağımın kaymasıyla kendimi yerde buldum. 

Bu şekilde saçma bir senaryoyu gözünüz kapalı bir şekilde görerek beyninizle nesneleri bağdaştırarak mümkün olduğunca abartılı bir şekilde tasarlayın. 1-2 aylık bir çalışma sonrasında hafıza hazneniz gelişecek, çok uzun metinleri çok kısa sürede ezberleyecek, 1 saatte öğrendiğiniz dersleri 5 dakikada öğrenebileceksiniz.

İşte bu şekilde görsel kodlamalar yaparak günlük hayatta hatırlamamız gereken olayları kalıcı bir şekilde aklımızda tutup, hafızamıza alabiliriz. Zorlandığımız bilimsel formülleri bile bu sayede kolayca hafızamıza alabiliriz. Örneğin en çok karıştırılan formüllerden olan basınç formülünü bu teknik ile hafızamızda tutabiliriz.

Basınç(P)=Ağırlık(G)/Yüzey Alanı(S)

P=G/S

Pascal Golü Sever                                      

Sizlerde çocuklarınızla beraber geçirdiğiniz zamanlarda bu tarz tekniklerle hem hafızanızı geliştirebilir, hem de bunu oyun haline getirerek keyifli dakikalar geçirebilirsiniz.

 

 



16.06.2019 10  Ana İlk Orta Lise

Çocuklarla Mutfakta Zaman Geçirelim

Çocukla ebeveynin birebir zaman geçirebilmesi önemlidir. Çocuklar hangi yaşta olurlarsa olsunlar, gelişimleri için en zengin deneyimleri anne ve babalarıyla birlikte oldukları zamanlarda edinirler. Bu zamanları kaliteli bir şekilde geçirebilmek adına, neler yapılacağı kişisel tercihlere ve zamana göre değişebilir.  Bunlardan birisi çocuklarla mutfakta geçirilen zamanlardır. Çocukla mutfakta geçirilen zamanlarda motor becerilerden zaman planlamasına, organizasyondan matematiğe birçok becerilerini geliştirirler. Örneğin yapılan bir mutfak etkinliğinde zorlanmalarına rağmen tamamlayabildiklerini görmek, gerektiğinde yardım isteyebilmek, denemeye devam etmek çocuğun özgüvenini olumlu yönde destekleyecektir. Ayrıca mutfakta vakit geçirmesi, sağlıklı beslenme alışkanlıklarının  temellerinin oluşmasına yardımcı olacaktır.

Çocuğun mutfakta ne yapacağına  karar vermesi, sonrasında gereken malzemeleri listelemesi ve gerekli miktarları ayarlaması, tüm bunları yaparken de tarife göre  hazırlaması için planlama ve organizasyon becerilerine ihtiyaç vardır. Çocuk bu becerileri kazanırken, görsel algısını ve  görsel dikkatini, aldığı talimatlar ile işitsel dikkatini geliştirir, farklı dokulara temas eder, denge kurar, güzel-kötü kokuyu, tatlı-ekşi-tuzlu tatları ayırt etmeyi öğrenir. Tüm bunları gerçekleştirmeleri onlar için çok keyifli bir etkinlik olacağından, rahatlamalarını ve streslerinin azalmasını sağlayacaktır.



16.06.2019 9  Ana İlk Orta Lise

Her Çocuk Bir Masaldır

Eğer çocuklarınızın zeki olmasını istiyorsanız, onlara masal okuyun. Eğer onların daha zeki olmalarını istiyorsanız, daha fazla masal okuyun”   Albert Einstein

Dinleme şansımız olsaydı bize kim bilir ne şarkılar çalacak olan Bremen Mızıkacıları’ndan, bir kibrit alevinde düşler gören Kibritçi Kız’a; hayatta önemli olan şeyin zenginlikten ziyade özgürlük ve huzur olduğunu vurgulayan Şehir Faresi ile Tarla Faresi’nden, başta beceriksiz gibi görünen ama olaylar geliştikçe kurnazlığı ve cesareti ile kendini gösteren Keloğlan’a kadar masallar yüzyıllardır kulağımızda bir şarkı gibi çalınmaktadır. İster yetişkin ister çocuk olalım masallar hayatımızın bir yerinde olmuştur ve olacaktır.  

Peki, masalları 7’den 70’e bizim için bu kadar önemli hale getiren nedir?  

Masallar genel olarak bir eğlence aracı olarak görülse de onları farklı kılan birçok özellikleri vardır. Özellikle çocukluk döneminde masal okumanın, anlatmanın ve dinlemenin birçok faydası bulunmaktadır. Masallarla tanışan ve onlara dokunan çocuklar, hem bilişsel ve zihinsel hem de duyuşsal ve sosyal gelişimleri açısından büyük mesafeler kat etmektedirler. Masalların, dilin öğrenilmesine, okuma-dinleme becerisinin gelişmesine, çocuğun kendini gerçekleştirme ve sosyalleşmesine aynı zamanda ufkunun genişlemesine olan katkıları bir hayli fazladır. Aynı zamanda masallar, verdikleri mesajlarla paylaşma, sevme-sevilme, empati kurma, problem çözme, eleştirel düşünme, hoşgörülü olma gibi birçok duygunun ve becerinin  gelişmesine de fayda sağlamaktadır.

Cemal Süreya,  “Masal dinlememiş çocuklar büyüyünce kedi resmini bile cetvelle çizer.” demiş. Ne de güzel söylemiş.   

Çocukların hayal dünyasını geliştirmek, onların bambaşka bir dünya inşa etmesine olanak sağlayacaktır. Çocuklarımızın olaylara ve hayata farklı bir gözle bakmalarını istiyorsak onların zihin ve gönül heybelerini doldurmalarına yardımcı olma adına işe masallarla tanışmalarını sağlayarak başlayabiliriz.

  • Masallar okuyarak ve okutarak çocuklara hayal dünyalarının sınırsızlığını fark ettirebiliriz.  
  • Masallarla ilgili tartışarak, çocukların aklında soru ve cevaplar oluşmasını sağlayıp onların eleştirel düşünme becerilerini geliştirebiliriz. 
  • Bazı masalların sonunu okumadan önce çocuklardan tamamlamalarını isteyebiliriz. 
  • Çocukların hem yeteneklerini hem de düşünme becerilerini ön plana çıkararak onlardan masalları dinledikten ya da okuduktan sonra canlandırmalarını isteyebiliriz. Bu küçük canlandırmalara bizler de katılarak masalı bir aile etkinliğine dönüştürebiliriz. 
  • Masal kartları oluşturabilir ve kartlara çizdiğimiz varlıklarla çocukların bir masalı kurgulamasını isteyebiliriz. 
  • Çocuklara dinledikleri ya da okudukları masallardaki kahramanların kuklalarını yaptırabiliriz. Kuklalarla masalları anlatmaları için yönlendirebiliriz.  
  • Çocuklardan, masaldaki kahramanlar dışında farklı bir kahraman oluşturmalarını ve bu kahramanı da katarak masalı yeniden kurgulamalarını isteyebiliriz. 
  • Küçük bir perde ve ışık sistemi ile masalları gölge sanatıyla birleştirerek çocuklarımızın kendi sahnelerini kurmalarını sağlayarak onların kahramanlarla yaptığı gölge dansını izleyebiliriz. 
  • Kurduğunuz bir gişe ve bilet düzeneği ile çocukların masallarınızı dinlemeleri için bilet almalarını ve sıradaki masalınızı merak etmelerini sağlayarak masal okumayı büyük bir eğlenceye dönüştürebiliriz. 
  • Farklı iki masalı okuduktan sonra çocuklardan bu iki masalı birleştirerek devam ettirmelerini isteyebiliriz.  
  • Çocuklardan bir masalı anlatmaya başladıktan sonra masalın sonunu 6 şapkalı düşünme tekniği ile tamamlatarak her şapkada o renge uygun bir gözle masala bakmalarını isteyebiliriz. 

Bu etkinliklerle çocukların masalları okumalarını, anlatmalarını, geliştirmelerini ve değiştirmelerini en önemlisi de sevmelerini sağlayarak kendi masal dünyalarını kurmalarına yardımcı olabiliriz.  

Unutmayalım ki her çocuk bir masaldır ve her çocuğun içinde binlerce masal saklıdır.

Gökten 3 elma düşer, 3’ü de masallarla tanışanların başına…

 

15.06.2019 15  Ana İlk Orta Lise

GEMS

‘Fen ve Matematikte Büyük Gelişmeler’ olarak çevrilen GEMS(Great Explorations in Math and Science); heyecan verici, etkili, fen ve matematik etkinliklerini sınıflara taşıyan kaliteli ve esnek bir ders programıdır. Amacı bağımsız öğrenen ve eleştirel düşünen bireyler kazandırıp çocukların fen ve matematikteki kavramları anlamalarını sağlamak ve bu yöndeki becerilerinin gelişimine katkıda bulunmaktadır. 

  • Yeni bilgi ve fikirler oluşturmaları
  • Hayat boyu bu becerileri kullanmaları
  • Sosyal ilişkiler
  • Gözlem 

bunlar programın temelinde yer alır.

GEMS eğitimi ilişki kurabilme, düzenleme, ifade etme, deneyler yapma, bilinçli tahminlerde bulunma, uygulama, karşılaştırma yapma, gözlem yapma gibi bilimsel beceri süreç kazanımlarını destekler nitelikte hazırlanmıştır.

GEMS çalışmalarımızda

  • miktar (azlık – çokluk) , sayı,
  • zaman,
  • boyut,
  • 5 duyu,
  • şekil ve yer-yön-konum 
  • Ritmik Sayma
  • Örüntü Oluşturma
  • Gruplama ve Sınıflandırma
  • Karşılaştırma
  • Grafik Oluşturma
  • Deney ve gözlem çalışmaları
  • bilime ve araştırmaya olan meraklarını arttırma 

 gibi kavramlara sıklıkla yer verilmektedir.



15.06.2019 14  Ana

Çocuk ve Oyun

Bir insanın yaşamındaki başarılarının, sosyal ve duygusal durumunun temelleri erken çocukluk döneminde atılır. Çocuklarımızı bu erken çocukluk dönemlerinde doğru bir şekilde anlarsak, okulda ve yetişkin hayatlarında iyi bir şekilde geliştiğini gözlemlemeyi bekleyebiliriz. Oyun oynamak çocuklarımız için erken çocukluk dönemlerinde şüphesiz en önemli şeydir. 

Oyun, bir çocuğun yaratıcı yeteneklerini geliştirmesine yardımcı olur ve onları mümkün olan her yerde eğlenceli, pozitif ve yaratıcı bir dünyaya götürür. Çocuklar oyun sayesinde işlerin nasıl yürüdüğünü, bir şeylerle oynadığı zaman oynadığı şeyin işlevini ve nasıl kullanılacağını öğrenir. Oyun ayrıca diğer insanlar ile etkileşimlerini keşfetmek için son derece faydalıdır. Aslında oyun çocuklar için mükemmel bir öğrenme aracıdır.  

Bu sebeplerden dolayı her çocuğun oyun oynamasına izin verilmelidir.  Bazı ebeveynler çocuklarının çok uzun süre oynamasına izin vermezler ve bu şekilde çocuklarını disipline ettiklerini düşünürler. Oysa oyun oynamasına izin verilmeyen çocuklar için ebeveynleri gelişme fırsatını reddetmiş olur ve bu çocukların bazı yeteneklerini eksik kılar.  

Sonuç olarak oyun, çocukların nesnelerle ve insanlarla nasıl etkileşimde bulunacaklarını öğrenmelerinin doğal ve en iyi yoludur. Yeterince oyun oynamalarına izin verilmeyen çocuklar, yetişkin hayatlarında onların daha başarılı ve sosyal olmalarına yardımcı olabilecek bazı yeteneklerden yoksundurlar.

15.06.2019 8  Ana İlk Orta Lise

Oyunla Çocuğun İç Dünyasını Keşfet

“Oyun nedir?” sorusunun cevabı birçok uzman tarafından farklı şekillerde tanımlanmıştır. Bunlardan bazıları; “Oyun; yaşamın oyunlaştırılmasıdır. Eğitebilmenin, öğretebilmenin en önemli aracıdır. Oyun; çocuğun evrensel bir etkinliği ve kendisini ifade biçimidir. Gelecekte toplumun hem fiziksel ve hem de ruhsal açıdan sağlıklı bireylerden oluşmasına katkıda bulunur (Bulut Yılmaz, 2008:1).”,“Oyun “gündelik” veya “asıl” hayat değildir. Oyun, bu hayattan kaçarak, kendine özgü eğilimleri olan geçici bir faaliyet alanına girme bahanesi sunar (Huizinga:1980:25).”,“Oyuna katılan (oyunda yer alan) kişi, orada yaptıklarını aslında gerçek dünya içerisinde gerçekleştiriyordur (Fink, 1968: 23).”,“Çocuk oyunları hayatın bir çekirdeğidir. Bütün insanlar orada gelişir, büyür. İnsanların en güzel ve en olumlu yetenekleri orada yükselir.(Friedric Fröbel)” . Oyunla ilgili tanımlar çok fazladır. Bu tanımların çok olması oyunun önemini açıkça ortaya koymaktadır. Çocuk için yaşamı öğrenme aracı olan oyun büyük öneme sahiptir. Oyun oynarken çocuk mutlu olur. Çocuğun büyümesi ve sağlıklı gelişmesi için ilgi, beslenme, sevgi, bakım ne kadar gerekli ise oyun da o kadar gereklidir.

“ Neden oyun bu kadar gereklidir?”  sorusuna yanıt arandığında birçok bilgi ve beceriye katkı sağladığı araştırmalarla ortaya konmuştur. Öncelikle Üst Düzey Düşünme Becerileri kazandırmaktadır. Bu beceriler; 

  • Ardışık Düşünme
  • Uzamsal (3 Boyutlu) Düşünme
  • Eleştirel Düşünme
  • Yaratıcı Düşünme
  • Birden Fazla Çözüm Bulma
  • Stratejik Düşünme  

Diğer kazandırılan beceriler ise Sosyal ve Duygusal Becerilerdir. Bu beceriler; 

  • Özdenetim
  • Sosyal Farkındalık
  • İletişim Becerileri
  • Sorumlu Davranma
  • Kişisel Farkındalık

Çocukla oyun oynadıktan sonra bu becerilere yönelik sorular sorularak becerileri ne denli kazandığı ve sonuçları gözlemle fırsatı bulunabilmektedir. Örneğin problem çözme stratejisine yönelik “Başarmak için her yolu denedin mi? Farklı bir taktik kullandın mı?” şeklinde sorular yönlendirerek artı bir düşünme alanı ve analiz etme yolu yaratmış oluruz. Bunun yanında sosyal becerisine yönelik sorularda sorulmalı. Örneğin, “ Takım arkadaşınla oynarken birlikte nasıl bir yol izlediniz? Arkadaşına yardımcı oldun mu? Yardımcı olmak sana nasıl hissettirdi?” şeklinde sorularla çocuğun sosyal çevresine olan duyarlılığı artırarak kendi içsel dünyasını muhakeme etmesi sağlanır. Düşünüldüğünde kısa bir oyun ve iki soru ile çocuğun dünyasına ne kadar yaklaşıldığı, çocuğu düşünmeye ne kadar sevk edildiği, birçok beyinsel ve fiziksel fonksiyonunu aynı anda devreye soktuğunu gözlemlememiz mümkün.

Peki çocukla oyun oynamak sadece çocuğun yararına olan bir faaliyet mi? Çocuğu ile oyun oynayan birçok ebeveyne sağladığı yararlar nelerdir? Sorularına yanıt birçok uzman tarafından verilmiştir. Çocukla belki de en iyi iletişim yolu oyundur. Her şeyden önce aile ile yapılabilecek en kaliteli etkinliklerden biridir oyun oynamak.

Oynanan oyunları kaliteli hale getiren unsurlardan biri iyi bir gözlemdir. Çocuğun verdiği tepkilerle birçok analizi yapabiliriz. Peki oyun hamlelerini de gözlemlediniz mi? Bunun için en güzel gözlem yapılan oyunlardan biri satrançtır. Satrançtaki ilk dört hamlenin kombinasyon sayısı 318 979 564 000’dir.Bu denli fazla hamle çeşidi oyunda hamleler tesadüfi değil çocuğun zihinsel içsel düşüncesinin yansımasıdır. Çocukları gözlemlediğimizde kişilik özelliklerini, iç dünyalarını satranç tahtasına sergilemektedir. Örneğin bazı çocuklar hızlı bir şekilde saldırıya geçerken bazıları fazla savunmacı ve korumalı tutum sergilemektedir. Bu tür çocuklara bakıldığında şiddete meyilli ya da çekimser hallerde olduğu görülmekte. Oyuna ilk başlarken taş almayı reddedip oyun ortasında taş almalara başlayanların ise girdikleri ortama hızlı uyum sağlamayan ve ortama yavaş ayak uyduran bir kişiliğe sahip olduğu gözlemlemektedir. Evine çok düşkün çocukların kalelerini fazlasıyla koruduğunu, sorulduğunda veziri babası yerine koyup vezirini aşırı koruma altına aldığı gözlemlediğim davranışlar arasında.

Sadece satrançta değil başka oyunlarda da bu tür davranış örnekleri mevcuttur. Okulumuzda ahşap bloklarla birçok yapı oluşturduk. Bunlardan biri şehir oluşturma etkinliği idi. “Neler yaptın, anlatır mısın?” diye soru yönelttiğimde “Park ve yanına mezarlık yaptım? Onlarda mutlu olsun. ” diye yanıtını almıştım. Renkli kule yapmak istediklerinde renkleri tek tek ayırt edip düzen içinde dizen çocukla renkleri önemsemeden sadece yapacağı şeye odaklanan öğrencinin kişisel farklılıklarını gözlemlediğimizde birinin içsel ve estetik yanının kuvvetli olduğu ve hatayı kabul etmeme gibi tepkiler verdiği diğerinin ise başarı odaklı ayrıntılara takılmayan davranışlar sergilediği gözlenmiştir. Ev yaparken duvarlarını kalın-ince, kapısı kapalı veya büyük açık kapılı, büyük bahçeli vs. gibi seçimler yaparken evinde mutlu mu değil mi, güvende hissedip hissetmediği gibi içsel yönlerini yansıtabilmektedirler.

Bu şekilde oyun oynanırken çocuğu iyi şekilde gözlemlemek aslında onunla iyi bir iletişim kurmaktır. İç dünyasına, düşüncelerine, saklı duygularına dokunmak oyunla mümkündür. Sadece zeka gelişimi değil her alanda gelişim göstermesine katkı sağlayan oyun aile içerisinde var olan her alanda kullanabileceğiniz bir iletişim aracıdır.

Bizde okulumuzda düşünme becerileri dersi ile çeşitli oyunlar oynama fırsatı sunuyoruz. Ayrıca tüm öğretmenlerimiz akademik derslerde de oyunla öğretime büyük önem vermekte. Öğrencilerimize atölyelerde kendi oyunlarını yapıp oynama fırsatı sunarak üretme, eğlenirken öğrenme fırsatı sunarak öğrenmeyi kalıcı hale getirme hedeflenmektedir.

EVDE OYUN ÖNERİLERİ

Oyun Adı: Benim Hikayem

Malzemeler: 1 gazete veya eski tarihli dergi, makas

Hazırlanışı: Gazete veya dergideki nesnelerin resimleri kesilir. Bunlar ev, eşya, hayvan vs. olabilir. (20-30 adet resim yeterli)

Oyun Amacı: Sözel ifade edebilme, hayal gücünü geliştirme, iletişimi güçlendirme, kelime darağacını geliştirme becerilerinin geliştirilmesi.

Nasıl oynanır? 

Kesilen resimler bir yere serilir. Oyuncular 1 dk süre içinde 3 er tane resim seçer. Oyunculardan bir kişi hikayeye başlaması için seçilir. Elindeki 3 resmi birbiri ile bağlantılı olacak şekilde kullanarak bir hikaye başlatır ve hikayeyi istediği yerde keser ve sıradaki oyuncu hikayenin devamını kendi elindeki resimleri kullanarak tamamlar ve bu şekilde tüm oyuncular sırayla hikayeyi devam ettirirler. Unutmayalım hikayeler birbirleriyle bağlantılı olmalıdır. İyi eğlenceler.

_________________________________________

Oyun Adı: Bul Bulabilirsen

Malzemeler: Postit kağıdı ve kalem

Oyun Amacı: Problem çözme, varsayımda bulunma, hedefe yönelme

Hazırlanışı: Öncelikle bir hedef belirlemelisiniz. Bu hedefe çeşitli ipuçlarını çözerek gelmesini sağlamalısınız bu yüzden hedeften başlayarak geriye doğru gitmelisiniz. Bunun için çocuğunuzun ulaşmasını istediğiniz bir hedef belirleyelim. Örneğin uzun zamandır istediğin bir top olsun. Topu evin bir yerine saklayalım. Bu yer çok gizli olmalı. Şimdi bu gizli yere ulaşması için bir not yazalım. Unutmayalım notları sondan başa doğru hazırlıyoruz yani bu notla hedefe ulaşmalı. Topu diyelim ki yatak odasında dolaba sakladık. Notumuz, “Eveeeet artık çok yaklaştın sağdaki dolabı aç!”. Şimdi bu nota ulaşması için ikinci notu yazalım. Başka bir odaya örneğin salona gidelim. Halının altına bir not bırakalım. Notumuz, “ Yatak odasına koş ve notu bul!”. Şimdi sıra üçüncü notumuzda. Salonda bir okuma kitabının örneğin 5. sayfasındaki kelimenin altını çizelim bu kelime halı olsun. Çünkü bir sonraki notumuz halını altındaydı. Şimdi kitaba gidecek notu yazalım. Mutfakta bir çekmeceye notu bırakalım. Notumuz, “Salondaki kitabı bul 5. Sayfada ipucun gizli.” İpucumuz halıydı. Şimdi dördüncü notumuzu yazalım. Çocuğumuzun odasına bir not bırakalım. “Sana büyük bir sürpriz var. Mutfakta senin için bir kek yaptım. Keki bitirdikten sonra sürprizini bulmak için ilk ipucunu söyleyeceğim.” 

Şimdi çocuğumuz okuldan döndü notu okudu koşarak mutfağa yanınıza geldi kekini yedi ilk ipucunu söyleme vakti geldi. Mutfaktaki not çekmecede olduğunu söylediniz. Tek tek çekmeceleri açıp notu buldu. Notta salondaki kitap vardı. Salona koştu kitabı buldu ve 5.sayfadan halı kelimesini gördü halının etrafına baktı çok geçmeden halının altına da bakacaktır ve notu buldu. Notta yatak odasına koşması isteniyor, koşarak yatak odasına ulaştı notu buldu sağdaki dolabı acıması isteniyordu ve topunu buldu.

Hedefe ulaşmak için çeşitli problemleri çözdü ve görevleri yerine getirdi. Hem çok eğlendi hem de birçok beceri kazanması sağlandı. Denemeniz şiddetle tavsiye edilir. İpuçları çoğaltılabilir ama dikkat edilmesi gereken nokta, bıktırmadan gelişim düzeyine uygun notlar olması ve kendi başına halledebilmesini sağlanması. Ayrıca kardeşleriyle işbirliği ile hedefe ulaşmaları sağlanabilir. İyi eğlenceler.

 KVKK Aydınlatma Metni   Ziyaretçi Açık Rıza Metni   KVKK Politikası