Blog

20.01.2021 3118  Ana İlk Orta Lise

Öğrencilerin Derse Katılımını Sağlama Yolları

Öğretim ortamında öğrencilerin ilgisini çekmenin ve bunu sürdürmenin sırrı öğrenci katılımını sağlamaktır. Bunu gerçekleştirme yollarını aşağıda vermeye çalıştık:

Düz anlatım, halen en çok kullanılan öğretim yöntemi olmaya devam ediyor. Bazı kişiler bu yöntemle, özellikle öğretmen dersi çok iyi anlatırsa, çok şey öğrenebilir. Anlatıma dayalı derslerin birçok yararı var: bilgileri etkili şekilde iletir, kalabalık sınıflarda iletişim kurmak için en iyi yoldur, heves- bağlılık- heyecan gibi güçlü duyguları uyandırabilir.

Ancak, bu yöntemin bazı önemli sorunları da vardır. Birçok kişi sunu ne kadar dinamik veya eğlendirici olursa olsun pasif şekilde dinlerken öğrenmeyebilir.

Derslerde öğrenci katılımını arttırdığınız zaman, aynı zamanda öğrencilerin dikkatlerini çekmiş, içeriği açıklığa kavuşturmuş, fikirleri bireysel durumlara uygun hale getirmiş, kavramaya yardımcı olmuş olursunuz. Sonuç olarak, öğrenciler daha fazla öğrenir.

  • Görsel ve işitsel materyal kullanın
    Öğrenme işlemine katılan duyu organı sayısı ne kadar fazla ise o kadar iyi öğrenir ve o kadar geç unuturuz. Öğrendiklerimizin çoğunu ise gözlerimiz yardımıyla öğreniriz.
  • Soru sormalarını isteyerek öğrencileri cesaretlendirin
    Öğrencileri ciddiye alın ve dikkatle dinleyin.
  • Not alma işlemine rehberlik edin
    Not alma işlemine yardım etmenin en kolay yolu, öğrencilere dersin taslağını göstermektir.
  • Tartışmayı teşvik edin
    Tartışmaya bir cümle, soru ya da sorunu gündeme getirerek başlayabilirsiniz. Tartışma yöntemleri; 4 ile 6 kişi arasındaki küçük tartışma grupları oluşturarak veya 6 ile 10 kişiden oluşan grubun kendi aralarında tartışıp diğer öğrencilerin bu grubun etrafında çember oluşturarak tartışanları dinlemeleri gibi değişik şekillerde olabilir.
  • Öğrencilerin yazılı olarak katılımını sağlayın
    Bir ders öncesinde, sonrasında veya ders sırasında öğrencilerden bir soru, fikir veya görüşe yazılı olarak tepkide bulunmalarını isteyin. Bu yazılı cevap gizli tutulabilir, grupla paylaşılabilir veya öğretmene geri verilebilir. Temel gerekçe, katılımcılara düşüncelerini açıklığa kavuşturmaları ve dersin içeriğini bireyselleştirmelerine yardımcı olmaktır.
  • Bir kavram şeması oluşturun
    Bir sunu sırasında veya sonrasında, öğrencilerden dersin temel kavramlarını bir şema şeklinde göstermelerini isteyin. Katılımı sağlama tekniği olarak kavram şeması kullanmak istediğinizde, bunu, öğrencilerin daha dikkatli dinlemelerini sağlamak için, öğrencilere daha önceden bildirin.
  • ‘… öğrendim’ ve ‘…merak ediyorum’ ifadelerini kullanmalarını isteyin
    Bu basit cümle tamamlama alıştırması, öğrencilerin öğrendiklerini değerlendirmede sizlere kolaylık sağlar. Cümleler bir ders sırasında veya sonunda yazılabilir, öğrencilere özel olabilir, öğretmene verilebilir veya diğer öğrencilerle paylaşılabilir.
  • Ek çalışmalara rehberlik edin
    Ders sonu faaliyetlere (daha fazla düşünme, okuma, diğer kaynaklar, uygulama, grup çalışması, vb.) yönelik öneriler getirin.

20.01.2021 3117  Ana İlk Orta Lise

Teknoloji Fen Koleji’ne Merhaba

İnsanlar, hayatlarındaki olumlu ya da olumsuz her türlü değişime alışmakta zorlanırlar ve bir alışma dönemine ihtiyaç duyarlar. Okul değişikliği de çocukların hayatlarındaki yeni bir durumdur ve buna alışmak için zamana ihtiyaçları vardır. Öğrencinin, bir öğretim kademesi tamamlanmadan başka bir okula kaydettirilmesi ya da dönem ortasında yapılan değişiklikler çocuk için zorlayıcı olacaktır. Bu yüzden bu tip okul değişikliklerinin üzerinde önemle durulması gerekir. Okul değişikliği sonrasında öğrencinin yeni başlayacağı okulda, öğretmenler ve rehberlik servisi ile iş birliği kurulmalı ve yıl içinde okul-öğrenci-aile iletişimi sağlıklı bir şekilde yürütülmelidir. “Son çocukluk dönemi” diye adlandırdığımız 7-11 yaş döneminde zihinsel ve sosyal gelişim ön plana çıkar, çocuk bir birey olarak toplumda yer almaya başlar. Bu yaş grubu çocuklarını daha iyi anlamak için onların gelişim özelliklerinin bilinmesi önemlidir.

Çocuklar Okul Değişikliklerinde Neler Yaşayabilirler? 

Öğrenci yeni ortamı anlamaya çalışırken kendini olduğu gibi tanıtamayabilir; yeni arkadaşları onu yanlış tanıyabilirler. Örneğin normal şartlar altında konuşkan, arkadaş canlısı ve dışadönük olabilen bir öğrenci, yeni ortama alışmaya çalışırken arkadaşlarına çekingen ve içedönük bir insan izlenimi verebilir. Yeni gelen öğrencinin, eski öğretmeni ile yeni öğretmeninin yapısı arasındaki farkları öğrenebilmesi zaman alabilir. Bu öğrenme döneminde bazı iletişim kazaları, yanlış anlamalar ve yanlış anlaşılmalar yaşanabilir. Fakat bu ilişki ağında kurulan sağlıklı bir iletişim ile bu zorlukların üstesinden gelinecektir.

Her öğrencide bu belirtilenler farklı düzeylerde yaşanabilir. Okul değişikliğinden hemen sonra öğrencinin “Okula gitmek istemiyorum!” diye eve gelmesi, eski okulunu ve arkadaşlarını özlediğini söylemesi, sabahları kalkmakta zorlanması, ilk zamanlarda eskiye oranla sınavlarından düşük notlar alması olasıdır.

Yeni Bir Okula Başlayan Çocuk İçin Neler Yapmalı?

“Yeni ortama uyum için her çocuğa göre değişebilen süreye ihtiyaç olduğu unutulmamalıdır”

YENİ BİR OKULA MERHABA

Çocuğunuz okul değişikliğinden sonra belli oranda bir zorluk yaşayacaktır. Anne-babaların bu konuda müdahaleci olmaması gerekir. Yeni ortama uyum için her çocuğa göre değişebilen süreye ihtiyaç olduğu unutulmamalıdır. Eski okulu ve arkadaşlarını istediği zaman görebileceği konusunda rahatlatın. Yeni okula bir süre evden bir eşyayla (bir oyuncak, sevdiği bir eşya vs.) gitmesine izin verin; çocuklar için rahatlatıcı olacaktır.  

“Yeni ortama uyum için her çocuğa göre değişebilen süreye ihtiyaç olduğu unutulmamalıdır.”

Okul ile iş birliği içerisinde, çocuğa paralel yaklaşımlar sergileyin.  Bu işbirliği evde ve okulda çocuğun aynı mesajları alarak kendini güvende hissetmesini kolaylaştırır. Okul değişikliğinde yapılacak en önemli şeylerden biri de, çocuğu yeni ortamına ve karşılaşabileceği zorluklara hazırlamaktır.  

Neler Yapılabilir! 

  • Çocuğun okulda ilk zamanlarda kendini yalnız hissetmemesi için yeni komşularını zaman içinde tanıması, aynı okula giden çocuklar varsa onlarla tanıştırılması, çocuğun ilk gün kendini yalnız hissetmemesi ve en azından çevresinde birkaç tanıdık yüz görmesi faydalı olacaktır.
  • Eğer çocukta çabuk ağlama, uyku bozuklukları, iştah değişiklikleri, içe kapanma, sinirlilik, alt ıslatma problemleri, gece korkuları, kaygılar, ders başarısında düşme, dikkat eksikliği, okula isteksizlik, kavgacılık, okuldan kaçma, anneden ayrılamama, karın ağrısı ve bulantı gibi daha önce var olmayan sorunlar ortaya çıkmışsa, bu çocukta bir uyum sorunu yaşandığının göstergesi olabilir. Konu ile ilgili okul mutlaka bilgilendirilmelidir. 
  • Her okulun kendine özgü farklılıkları söz konusudur. Uyulması gereken kurallar, farklı bir fiziksel ortam, farklı dinamiğe sahip arkadaş ilişkileri, alışmış olduğundan farklı öğretmenler ve buna benzer daha birçok değişiklik. 
  • Çocuğunuzun okulla ilgili anlatmak istediği her şeyi dinleyin. Hatta olabilecek olumsuz duygularını da ifade etmesine izin verin. Unutmayın ki anlayamadığınız bir duruma çözüm de üretemezsiniz.
  • Çocuğunuzun olumsuz duygularını da dinleyin. Bu durum ona dinlenilip önemsendiğini, anlaşıldığını ve kabul gördüğü duygusunu yaşatacaktır.”
  • Bu önemli dönemde onu, başka olumsuz yaşantılardan veya büyük değişikliklerden uzak tutmaya çalışın. Çocuğunuzu mutlu edecek ve onurlandıracak ödüllerle teşvik edebilirsiniz. 
  • Okul sistemine uyum sağlamaya çalışan çocuğunuzun verimli öğrenebilmesi için, yatış ve kalkış saatlerine dikkat edin.
  • Olası sorunların uyum sürecinde normal ve geçici davranışlar olduğunu unutmayın. Kaygılarını paylaşın ve anlayışlı olun.
  • Vedalaşmayı uzun sürdürmeyin. Okula düzenli devam etmesi konusunda kararlı olun. 

Bu öneriler dikkate alınarak geliştirilecek tutum ve davranışlar sonucunda; çocukların okula uyumunun daha kolay olacağını umut eder, yeni eğitim-öğretim yılının tüm öğrencilerimiz için başarılı ve mutlu geçmesini dileriz.

13.01.2021 3116  Ana İlk Orta Lise

ÖĞRETMENLER İÇİN ÖĞRETME VE ÖĞRENMENİN TEMEL PRENSİPLERİ

Öğretmenlerin hangi düzeyde ve ne tür özelliklere sahip öğrencilere hangi çeşit davranışları kazandırmak için, hangi araç- gereç ve hangi yöntemleri, hangi şartlarda, hangi ilkelere dayalı olarak nasıl kullanılacağını bilmeleri gerekmektedir. Bu verilerden bazıları şunlardır:

Kaynak ve alıcı arasında iletişim kurulabilmesi için kaynağın, göndereceği mesajın, alıcının duyu organlarından hiç olmazsa birini etkileyebilecek sembollerden oluşması gerekir.

Mesajın alıcı tarafından anlaşılabilmesi için kaynak, mesajını alıcının çözebileceği, yani önceden öğrenmiş olduğu sembollerden yapılmış sembollerle kodlamış olmalıdır.

Kaynak ve alıcı (öğretmen- öğrenci) birbirleri hakkında ne kadar çok bilgi sahibi iseler, aralarındaki iletişim o kadar iyi ve verimli olur.

Öğretmenin konu ve öğrenci hakkındaki bilgisi ne kadar fazla ise iletişim o kadar iyi olur.

Çok basitlik, fazla düzensizlik ve tam simetri ilgiyi azaltır, biraz asimetri (çelişki) ve karmaşıklık ilgiyi uyandırır. Bir şoförün dikkatini biraz zikzaklı yol daha canlı tutar, uzun ve düz yol onu usandırır.

Öğrenci bir olayın en kısa yoldan ve en az karmaşık şekilde açıklanmasını, dolaylı ve karmaşık şekilde açıklanmasına tercih eder.

Bir konuda belirsizlikler ve bilinmeyen kavramlar ne kadar az ise algılanması o kadar kolay olur.

İyi organize edilmiş (neden- sonuç ilişkisi gözetilmiş) konular daha kolay algılanır ve daha çok bilgi taşır.

Konular benzerlik, farklılık, zaman ve yer bakımdan yakınlıklarına göre gruplanarak algılanır.

Öğrenci için özel bir anlamı olan olgu ve olaylar çabuk öğrenilir ve daha kalıcı olur.

Sonunda ödül veya ceza olan öğrenmeler daha etkili ve kalıcı olur.

Öğrenme işlemine katılan duyu organlarının sayısı ne kadar fazlaysa öğrenme o kadar iyi, unutma güç olur.

Öğrenilenlerin; %83’ü görme, %11’ini işitme, %3,5’ini koklama, %1,5’ini dokunma, %1’i tatma, yoluyla gerçekleşir.

En iyi öğrenme, kendi kendine yaparak öğrenmedir.

En iyi öğrenme, somuttan soyuta ve basitten karmaşığa giden öğrenmedir.

Somut mesajlar, soyutlardan daha iyi hatırlanır.

Doğru çizgiler (dikine veya yatay) kırık ve eğik çizgilerden daha kolay algılanır.

Zaman ve yer bakımından yakın olan iki olay veya cismi birbirine bağlamayı öğrenmek, uzak olanları bağlamayı öğrenmeye göre çok daha kolaydır.

Aralarında bağ kurulacak şeyler ne kadar somutsa, bu bağın kurulması o kadar kolay, unutulması o kadar güç olur.

İki şey arasında ilişki öğrenen için ne kadar anlamlı ise, bu ilişkinin öğrenilmesi o kadar kolay olur.

Öğrenme sırasında yapılan hataların hemen söylenip düzeltilmesi, öğrenmeyi kolaylaştırır.

Öğretim süresi içine dağıtılmış olarak yapılan tekrarlar, aralıksız yapılan tekrarlara göre daha öğreticidir.

Bir öğrenme ünitesinin başında ve sonunda öğretilen öğeler ortadakilerden daha iyi hatırlanır.

Öğretilecek materyalin organizasyonu ve kısımları öğretme işleminin başında şematik olarak verilirse öğrenme işlemi daha da kolaylaşır.

Öğrenilecek şeyler ne kadar yeniyse, öğrenme o kadar zaman alır ve fazla alıştırma yapmayı gerektirir.

Konuya başlarken ne öğrenileceği hakkında verilen genel şema ile bitirirken verilen özetler öğrenmeyi kolaylaştırır.

Birbirine hiç benzemeyen konu veya dersi arka arkaya okutmak faydalıdır. Çünkü karıştırma olmaz.

Birbirine çok benzeyen konu veya dersleri arka arkaya okutmak faydalıdır. Çünkü bir sonraki, bir önceki konunun bir tekrarı sayılır. Tekrar da her zaman faydalıdır.

Birbirine biraz benzeyen konu veya dersleri arka arkaya okutmak veya çalışmak sakıncalıdır. Çünkü ayırt etme az, karıştırma çok olur.

Somut cisimlerin kavramları, soyut varlıkların kavramlarından daha çabuk oluşur.

Bir konu hakkında çok sayıda değişik örneklerin verilmesi kavramayı kolaylaştırır.

Çizgi resimler, karikatürler, şemalar ve diyagramlar gibi basitleştirilmiş örnekleyenler, kavramları öğrenmede realistik (gerçek) resimlere göre daha etkili olmaktadır.

Öğretme işleminde, inanırlığı yüksek kaynaklar, inanırlığı düşük kaynaklardan daha etkilidir.

10.01.2021 3115  Ana İlk Orta Lise

Öfke Nöbetleri Durumunda Aileler Neler Yapmalı?

Çocuklar kendilerini yetişkinler gibi ifade edemeyebilirler ve bu durumda bazen farklı davranışlara başvurabilirl er. Özellikle öfkelendiklerinde veya istedikleri bir şey olmadığında kendilerini çığlık atarak, elindeki oyuncağı fırlatarak veya vurarak ifade etmeye çalışırlar. Okul öncesi dönemde ara sıra yaşanan bu öfke taşkınlıkları normal karşılanmalıdır. Okul döneminde kendilerini kelimelerle daha kolay ifade edebildiklerinde öfke nöbetleri de azalacaktır. 

Fakat bazı çocuklarda öfke nöbetlerinin ileriki yaşlarda da devam ettiği görülmektedir. Anne babalar yaşadıkları bu durum karşısında hayal kırıklığı yaşayıp başa çıkmakta zorluklar yaşayabilmektedir. 

📍Çocuklarla yaşanan pek çok sorunda olduğu gibi öfke konusunda da ebeveynler öncelikle kendilerinin nasıl model olduklarını ve çocuklarına nasıl tepki vermeyi öğrettiklerini sorgulamalıdır. Çocuk; istenmeyen bir durum karşısında anne babasının kendi öfkesini nasıl yönettiğini görmelidir. 
📍Aile içinde çok fazla stres, gerginlik ve çatışma varsa çocuk da duygularını öfkelenerek veya aşırı davranışlar şeklinde tepki vererek gösterebilmektedir. Bu nedenle aile içindeki çatışmalarda veya anlaşmazlıklarda öncelikle duygu, düşünceler ve beklentiler karşılıklı olarak konuşulmalıdır.
📍Çocuğa yetenekleri konusunda gerçekçi olmayan beklentilerde bulunmaktan uzak durmaya çalışın. 
📍Çocuğunuzun şantaj amaçlı öfke nöbetlerini görmezden gelin. Böylece uygun olmayan davranışı pekiştirmemiş olursunuz. Ancak, kendine, başkalarına veya etrafına zarar verdiği noktada müdahale edin. 
📍Çocuğunuzla bu duruma nelerin sebep olduğunu, hangi duyguları yaşadığını konuşun.
📍Son olarak öfke nöbetleri alışkanlık haline geldiyse, çok sık tekrarlanıyorsa ve aranızdaki ilişki zedelenmeye başlamışsa bir uzmandan yardım almayı düşünebilirsiniz. 
📍Öfke nöbeti sırasında çocuğun dikkatinin dağıtılması yararlı olacaktır. Çocuğa başka bir oyuncak gösterilebilir, çocuk farklı nesne ve faaliyetlere yöneltilebilir. Çocuğunuzu enerjisini rahatlıkla boşaltabileceği spor dallarına ve aktivitelere yönlendirebilirsiniz. Spor ve aktiviteler çocuğunuzun gelecekteki akademik başarı ve sosyal hayat becerileri için önemli ve olumlu bir etken olabilmektedir.

03.01.2021 3113  Ana İlk Orta Lise

Çocuklarda Karanlık ve Gece Korkuları Nasıl Aşılır?

Çocuklar gelişim süreçlerinde, farklı dönemlerde farklı korkular yaşayabilirler. Örneğin; bebeklik döneminde yabancılardan ve anneden ayrılmaktan korkan çocuk, okul döneminde evden ayrılıp okula başlamaktan korkabilmektedir. Burada biz ebeveynler için dikkat edilecek nokta, bu korkunun çocuğun yaşına göre normal olup olmadığıdır. Ayrıca bu korkunun şiddeti çocuğun günlük hayatını sekteye uğratacak düzeyde olmamalıdır. 

Çocuklarda en sık ortaya çıkan korkulardan biri karanlık ve gece korkularıdır. Gelişim sürecinin bir özelliği olarak, bu korkuların 3-4 yaş döneminde  ortaya çıkması normal karşılanmalıdır.
Ancak bu korkular, çocuğun uyku düzenini ve rutinini bozuyor, anne-babaya bağımlılık düzeyini arttırıyor, yalnız yatmalarına engel oluyor ise artık normal gelişimin dışına çıkmış demektir. 

Çocukların karanlık ve gece korkusunu yenebilmesi için; 

  • Öncelikle korkusunun ana kaynağını bulmaya çalışabilirsiniz.
  • Ebeveynlerden birinde hala bu korkular mevcutsa muhtemelen çocuğun korku kaynağı budur. Çünkü anne-babasının korktuğunu gören çocuk, korkulacak bir durum olduğunu düşünür ve korkusu  pekişmiş olur. Bu durumda ebeveynler de kendi korkularının üstesinden nasıl geleceği ile ilgili çeşitli yöntemler bulabilir.
  • Okuduğu kitapların, izlediği filmlerin veya videoların içeriğinde korkmasına neden olabilecek herhangi bir şeyin olup olmadığını kontrol edebilirsiniz.
  • Gece onu korkutabilecek büyük resimler veya eşyaların gölgeleri olabilir. Bunları inceleyip korkutucu bir nesne varsa kaldırabilirsiniz.
  • Çocuğunuzun odasına gece lambası veya koridoru aydınlatan bir lamba takabilirsiniz.
  • Korkusuyla ilgili sakince konuşup duygularıyla ilgili resim yapmasını isteyebilirsiniz. Korkusunu somutlaştırarak resmettiği şey her ne ise - örneğin bir canavar- bunu sevimli ve eğlenceli hale getirebilirsiniz.
  • Çocuğunuzun duygularını kabul etmeli, asla küçümsememelisiniz.
  • Korkuları yönetmeyle ilgili kitaplar okuyabilirsiniz.

26.12.2020 3112  Ana İlk Orta Lise

Helikopter Ebeveyn Tutumu Nedir?

Sizler de çocuğunuzdan bahsederken “Bugün yemeğimizi bitirdik,” “bugün derslerimize çok çalıştık.” gibi cümleler kuruyor musunuz?

O zaman biraz helikopter ebeveyn tutumundan bahsedelim. Helikopter ebeveynlik; çocukları üzerine aşırı odaklanan, ihtiyaç duyulandan daha fazla yardım eden, onların hayatını programlamaya ve yönetmeye çalışan, müdahaleci ve mükemmeliyetçi anne baba tutumlarını tanımlamak için kullanılan bir kavramdır.

Ebeveynler aslında sürekli çocuklarının iyi olmasını, bir probleminin olmamasını, varsa da olumsuz etkilenmesin diye onu çözmek istemektedir. Ancak çocuklar da karşılaştığı problemlerle baş etmeyi öğrenmelidir. Zaten ihtiyacı olduğunda sizin yanınızda olduğunu
bilecektir.

Helikopter ebeveynler, çocuklarının yapabileceği sorumlulukları kendisi gerçekleştirir. Sürekli çocuklarını düşünüp kaygılanır. Aşırı koruyucu ve kontrolcüdür. Gözlerini çocuklarının üzerinden ayırmaz. Çocuğu yalnız bırakamaz. Sürekli çocuğundan bahseder. Parkta, sokakta, alışverişte adeta yakın koruma gibi tetiktedir. Çocuğuna aşırı odaklıdır. Örneğin, parkta sadece onu takip ederken, yanındaki hiç kimseyle sohbet edemez. Çünkü çocuğunun başına bir şey gelme ihtimalinden dolayı kaygılanmaktadır. Sürekli tetikte ve gergindir. Çocuğunun ödevi, çocuğun piyano kursu, çocuğunun okul etkinlikleri her şeyden çok öncedir ve ailenin başka bir şey yapmasını, hatta sosyalleşmesini engeller.

Ebeveyn olarak eğer çocuğunuz bir problem üzerinde takılıp kaldıysa onunla birlikte beyin fırtınası yapıp birlikte çözümler üretebilirsiniz. Bu durumda ‘şöyle yap ya da şöyle yapma’ diye söylenmemelidir.

Ebeveyn olarak çocukların sorumlulukları üstlenilmemelidir. Çocuklar kendilerinin yapabileceği sorumlulukları üstlenmelidir. Kendi başlarına öğrenmeleri için fırsat verilmelidir. Empati kurulabilir ancak çözüm bulmaya çalışılmamalıdır. “Bu senin için çok zor olmuş olmalı”, “ Nasıl hissettiğini tahmin edebiliyorum.” gibi cümleler kurarak yardımcı olabilirsiniz.

Helikopter Ebeveynlerin Çocuklarında Ortaya Çıkabilecek Bazı Durumlar

  • Helikopter ebeveyn olarak tanımlanan anne babalar çocukların üzüntü, heyecan gibi duygularını yaşamalarına müdahale ettikleri için çocuklar duygularını yaşamadan, öğrenmeden büyüyebiliyorlar.
  • Anne babalar mükemmeliyetçi oldukları için odak noktalarını sürekli çocukları üstünde tutup onların da kaygı düzeylerini yükseltebiliyorlar.
  • Anne babalar çocukları yerine sorunu kendileri çözmeye çalıştıkları için çocuklar bir sorun karşısında yoğun kaygı yaşayabiliyorlar. Örneğin; arkadaşlarıyla yaşadığı bir sorunu kendi başına çözme konusunda kendisini yetersiz hissedebiliyor.
  • Kendilerine güvenerek, sorumluluk alma becerileri düşük olabiliyor.
  • Anne ve babadan ayrılmakta, ayrışmakta ve birey olmakta zorlanabiliyorlar.

20.12.2020 3111  Ana İlk Orta Lise

Teknolojinin Doğru Kullanımı

Günümüzde teknolojinin hayatımızın bir parçası olduğu inkar edilemez bir gerçektir. Telefon, tablet, bilgisayar, televizyon gibi birçok teknolojik alet artık gündelik yaşantımızın merkezine yerleşmiştir. Bu noktada önemli olan ise teknolojiyi doğru bir şekilde kullanabilmektir.

Çoğu zaman biz ebeveynler de telefonun, bilgisayarın veya televizyonun başında çok zaman geçirebilmekteyiz. Bu durumdan aslında en çok çocuklar etkilenmektedir. Yapılan araştırmalara göre küçük yaşlarda televizyon, tablet vb. teknolojik aletlere çok fazla maruz kalan çocukların beyin gelişimi bu durumdan olumsuz etkilenmektedir. Ayrıca çocukların internette hangi içeriklere baktığı, hangi oyunları oynadığı da en az harcadığı süre kadar önemlidir. Çünkü sanal ortamda tehlikeli olabilecek bir sürü içerik dolaşmakta ve bunlara maruz kalan çocukların psikolojik gelişimleri de olumsuz etkilenmektedir.

Ebeveynler olarak, çocuklarımızın teknoloji kullanımı konusunda dikkat etmemiz gereken önemli noktalar vardır:

📌Öncelikle kendi teknoloji kullanımımızı kontrol altında tutarak çocuğa fiilen örnek olunmalıdır.

📌Çocuklar ile belli sınırların ve kuralların olduğu bir anlaşma yapılabilir. Bir zaman dilimi belirlenerek internette hangi saatlerde ve ne kadar vakit geçireceği birlikte kararlaştırılabilir. Çocukların yaş gruplarına göre teknolojiyi kullanma süreleri değişkenlik gösterebilir. Bu nedenle süre kararlaştırılırken çocuğun yaşı mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.

📌Çocuklara ödevleri, araştırmaları dışında da teknolojiyi nasıl faydalı kullanabilecekleri hakkında açıklayıcı konuşmalar yapılabilir. İlgi alanlarına ve yaş gruplarına göre faydalı uygulamalara yönlendirilebilir.

📌Hangi oyunları oynayabileceği, hangi çizgi film/filmleri izleyebileceği konuşularak belirlenebilir.

📌Çocukların internette nasıl vakit geçirdiği ebeveynler tarafından mutlaka takip edilmelidir. Hangi içeriklere baktığı, hangi videoları izlediği dikkatle gözlenmeli, kendilerini olumsuz etkileyebilecek içeriklere maruz kalmadıklarına emin olunmalıdır.

15.12.2020 3110  Ana İlk Orta Lise

Ergenlik Dönemi ve Anne Baba Tutumları

Ben kimim? İşte ergenin temel sorusu ve sorunu…  

Ergen bir yandan kendini ararken bir yandan da yaşamını sorgulayan bir birey olma yolunda gitmektedir. O bu yolda ilerlerken, ebeveynler onun kendilerinden uzaklaştıgını düşünseler de aslında ergen var olma ve kendini ifade etme çabası içindedir. 

Bu dönemde arkadaş ilişkileri, bir gruba ait olma ve bir dünya görüşü geliştirme gibi birçok yaşamsal beceriler edinır. Bu bağlamda, ergenin içinden geçtiği dönemin özelliklerini bilmek son derece önemlidir. 

Bu süreçte ; 

  • Onun yakınlarında ama yeterince uzağında, onun önüne geçmeden ama yeterince ve gerektiğince arkasında olmayı bilmek ebeveynler için önem kazanmaktadır. 
  • Yargılayıcı ses tonundan kaçınmak önemlidir. 
  • Ortak sohbet konuları seçilerek konuşulabilir. 
  • Belli sınırlar içinde serbestlik sağlanmalıdır. Ergen hem özgür olmayı istemekte hem de belli sınırların olması onun hoşuna gitmekte ve güven vermektedir. O sınırların içinde istediği gibi düşünüp davranabilmelidir. 
  • Sağlıklı ve doğru bir iletişim kurulmalıdır. Doğru bir iletişim aradaki bağı da kuvvetlendirmektedir. 
  • Otoriter tutum sergilemekten çok demokratik olmak aile içindeki çatışmaları azaltacaktır. 
  • Ergenin kişisel sınırlarına saygı göstermeye çalışılmalıdır. Tabi aynı zamanda o da sizin sınırlarınıza saygı göstermelidir.

06.12.2020 3109  Ana İlk Orta Lise

Çocuklarda Yalan Söyleme Davranışı

6 yaşından küçük çocuklar genellikle gerçekle hayali birbirinden ayırmakta zorlanırlar. Bu nedenle bazen bu yaş grubu çocuklarında olmamış olanı, olmuş gibi gösterme-anlatma davranışı gözlenebilir. Bu durum telaş edilecek bir durum değildir çünkü; çocuk bu dönemde yalan söylediğinin tam olarak farkında değildir. 7 yaşından sonra ise çocuklar gerçekle hayali ayırt eder, okul ile birlikte sosyal hayatın içerisinde bağımsız bir birey olarak bulunur ve kendisine ait değer yargıları gelişmeye başlar böylece yalan ve yalan olmayanı ayırt edebilir.

Çocuklar Neden Yalana Başvurur?

Çocukların yalan söylemesinin altında yatan sebebi saptamak, çocuklara konuya ilişkin yalan söylemenin dışında alternatifler sunmayı, çocuğun konu ile ilgili baş etme mekanizmasını güçlendirmeyi beraberinde getirir.

  • Uygun olmayan davranışı ebeveyninden gizlemek isteyebilir. 
  • Suçlu olduğunu düşündüğü durumlarda da gerçekleri çarpıtabilir.
  • Kendisini baskı altında hissettiğinde yalan söylemeyi kaçış yolu olarak görebilir. 
  • Ailenin kendisinden beklentisinin çok yüksek olduğu zamanlarda ailesini hayal kırıklığına uğratmamak adına yalan söyleyebilir.
  • Kıskançlık duygusunu hissettiği zamanlarda yalan davranışını gösterebilir.

Çocukların Bu Davranışı Karşısında Ne Yapılmalı?

  • Öncelikle aşırı tepkilerden, yıkıcı konuşmalardan uzak durulmalıdır. Cezalar, yıkıcı eleştiriler yerine neden yalana başvurulduğu, hangi durumlarda bu davranışı tekrar ettiği üzerine düşünülebilir.
  • Bir konu veya olay hakkında çocuğun yalan söylediğinin farkına varılmışsa örneğin; “Bir iki gündür ödevini tamamlayamadığının farkındayım. Sana her zaman inanabilmem için bana doğruyu söylemeni isterim”. şeklinde dönüş yapılabilir.
  • Yalan söyleme davranışı ile karşılaşıldığında, onun doğruyu söylemediğinin anlaşıldığı belirtilebilir. Ebeveynler kendilerini örnek göstererek dürüstlüğün önemini vurgulayabilir,  “Eğer sana yalan söyleseydim ne hissederdin?” şeklinde bir yaklaşım benimsenebilir. Sonrasında bu konu hakkında konuşulabilir.
  • İki insan arasındaki güven bağı üzerine konuşulabilir. Dürüst davranılmadığı, yalan söylendiği zaman aradaki güven bağının sarsılacağını ifade edilebilir.
  • Yalanın nedeni anlaşılmaya çalışılabilir. Çocuğun, bir başkasına yardım etmek için mi, suçlu olduğu için mi, korktuğu için mi yalan söylediği öğrenilebilir ve çocuklara yalan söylemeden bu durumun üstesinden gelebilmeleri adına baş etme becerileri kazandırılabilir.
  • Ebeveynlerin kendi davranışlarıyla çocuklarına örnek olması sağlanabilir. Ebeveynler böyle bir durumda kendi küçüklüklerinden, yaşadıkları olay ve utanç duygularından örnek verebilir, çocuklarını, kendileri de her zaman doğruyu ifade ederek doğruyu söylemeleri için yönlendirebilir. 



21.11.2020 3108  Ana İlk Orta Lise

Çocuklarda Özgüven Gelişimi

Çocukta özgüven, doğumla birlikte gelişmeye başlar ve hayat boyu gelişen bir olgudur. Çocuğun ilk yıllarında, ailenin verdiği mesajlar aracılığı ile gelişmekte olan özgüven, çocuğun okula başlamasıyla birlikte öğretmen ve arkadaşlarından oluşan çevresiyle gelişmeye devam eder. Çocuklarda özgüven gelişiminde pek çok önemli faktör vardır. Anne babanın çocuğa karşı tutumu, ebeveynlik stili, çocuktan beklentileri, çocuğun kendisiyle ilgili olumlu düşünceler geliştirmesinde yapıcı veya yıkıcı etkiler oluşturur.

  • Sorumluluklar verip ona başarı duygusu tattırılmalıdır.
  • Kendi ilgi alanı ve yetenekleri doğrultusunda faaliyetlere ve aktivitelere katılmasında destek olunmalıdır. 
  • Ulaşabilecekleri hedefler koyulmalı ve bu hedefleri başarmasında yardımcı olunmalıdır.

 KVKK Aydınlatma Metni   Ziyaretçi Açık Rıza Metni   KVKK Politikası