Blog

25.04.2021 3139  Ana İlk Orta Lise

Çocuklarla Doğru İletişim

İnsan dünyaya geldiği ilk andan itibaren iletişime ihtiyaç duyar ve ilk iletişim kurduğu kişiler de  ailesidir. Bir birey, bebeklik ve erken çocukluk döneminde neredeyse her şeyi ailesi aracılığıyla öğrenir ve iletişim kurma becerisi de bunlardan biridir. Çocukların ailelerinden öğrendikleri iletişim biçimi, ilerleyen yaşlarda çevreleriyle kuracakları ilişkinin de niteliğini belirler. Dolayısıyla çocuklar büyürken onlarla kurduğumuz iletişim; üzerinde dikkatle durulması gereken önemli bir noktadır.

Nasıl Olmalı?

1)Çocuklarımızı dinliyormuş gibi yapmayalım, dikkatle dinleyelim ve bunu onlara hissettirelim. Dinlendiğini bilen çocuk; kendisini önemli ve değerli hissedecek, kendisine ilişkin olumlu bir benlik duygusu geliştirecektir.
2) Onları dinlediğimizi belli eden geri dönüşler verelim. “Evet, seni anlıyorum” vb. gibi. Ayrıca bahsettiği konuyla ilgili sorular sorarak ya da fikrimizi söyleyerek konuşmanın tek taraflı olmadığını gösterebiliriz.
3) Çocuklarımızla konuşurken mutlaka göz teması kuralım. Bunun için onu kucağımıza alabilir ya da onun seviyesine inebiliriz. 
4) Çocuklarımız konuşurken sözünü kesmeyelim. Söyledikleri yanlış ya da anlaşılmaz olsa dahi onu sonuna kadar dinleyelim.
5) Çocuğa olumsuz bir eleştiri yapacak veya bir yanlışı ile ilgili uyaracaksak, özgüveninin kırılmaması için önce onun olumlu yönlerine vurgu yapalım.
6) Çocuklarımızla iletişim kurduğumuz sırada kullandığımız dilin, onların anlayabileceği nitelikte “çocukça” olmasına dikkat edelim.
7) Çocuklarımızla iletişim kurarken onlara olan sevgimizi söz ve hareketlerimizle belli edelim.

18.04.2021 3138  Ana İlk Orta Lise

Çocuklarda Tik Davranışı

Kontrol edilemeyen, amaca yönelik olmayan, istem dışı, düzensiz bir şekilde tekrar eden, karmaşık ya da basit hareket ve seslere “tik” adı verilir. Tik davranışı yaşamın her döneminde görülebilir olmakla beraber; sıklıkla çocuklarda, özellikle 7-12 yaş döneminde görülür. Tik davranışı geçici ve kalıcı olmak üzere ikiye ayrılır. Geçici tikler genelde dönemsel bir stresöre bağlı olarak gelişir, bir yıldan daha kısa sürer ve çoğunlukla çocukluk döneminde ortaya çıkar. Kalıcı tikler ise bir seneyi aşkın bir süre devam eden tiklerdir ve bir uzman desteği gerektirir.

Neden Oluşabilir?

  • Genetik bir geçiş,
  • Çocuğun yaşantısında baş edemediği bir stres ve kaygı durumu,
  • Ebeveynler tarafından aşırı kontrolcü- baskıcı bir tutum,
  • İlgi ve sevgi yetersizliği,
  • Çocuğun davranışlarına karşı sürekli bir müdahale ve olumsuz eleştiri,
  • Çocuğun bireysel yeterliliğinin üzerinde bir beklenti,
  • Akran ve kardeşleriyle sürekli bir kıyas,
  • Aile içi çözülemeyen problemler,
  • Çocuğa kaygı veren, güvensiz bir ortam,
  • Kardeş kıskançlığı vb. durumlar var ise çocuklarda tik davranışı görülebilir.

Ebeveynler Ne Yapabilir?
Tik davranışı gösteren çocuğu sürekli olarak bu davranış hakkında uyarmak, çocuğun dikkatini o davranışa çekeceğinden; çözüm olmak yerine alışkanlığı pekiştirip sıklığını arttırabilir. Böyle durumlarda çözüm çocuğun davranışına müdahalede aranmamalıdır. Çocuğu bu davranışı yapmaya iten sebebi tespit edip onu ortadan kaldırmaya çalışmak, çocuğun dikkatini dağıtacak başka bir işle meşgul olmasını sağlamak, davranışın hangi zaman dilimlerinde ortaya çıktığını takip edip ona yönelik çözüm üretmek tik davranışının azalmasında etkin rol oynayacaktır.

11.04.2021 3137  Ana İlk Orta Lise

Çocuklarda Sorumluluk Duygusu

Şüphesiz ki her ebeveyn çocuklarının sorumluluk duygusunun gelişmesini ister. Çünkü sorumluluk duygusu bireyin baş etme mekanizmasını geliştiren, özgüven duygusunu destekleyen ve onu başarıya götüren bir beceridir. Çocuklar sorumluluk almayı ilk olarak ebeveynlerinden, bulundukları aile ortamından öğrenirler.

Nasıl Kazandırılır?

Çocuklarımızın yapabilirliklerini göz önünde bulunduralım.
Çocuklarda sorumluluk bilinci, çocukların yaş ve kapasitelerine uygun görevler vermekle gelişir. Burada dikkat edilmesi gereken konu çocuğun ait olduğu yaş grubunda hangi görevleri yerine getirebileceğidir. Örneğin 2 yaşındaki bir çocuktan yatağını toplamasını beklemek onun yaşına ve yapabilirliklerine uygun olmayacağı gibi, sorumluluk bilinci kazanmasında da işe yaramayacak, hatta bu beklentiyi yerine getiremeyen çocukta yetersizlik hissi ile birlikte özgüven gelişimini de zedeleyecektir.

Mükemmelliyetçi olmayalım, bütünü parçalara bölelim.
Çocuklarımızın, verdiğimiz sorumluluklarda baştan sona dört dörtlük bir iş çıkarmasını, hatasız olmasını beklemeyelim. Onların deneme, hata yapma ve doğrusunu bulma yoluyla öğrendiğini unutmayalım. Çocuklarımıza öğretmek istediğimiz davranış ne olursa olsun mutlaka basamaklandırma yöntemini kullanalım, mümkün olan en basit basamaktan başlayalım. Birinci basamak oyuncakları kutularına yerleştirmek, ikinci basamak kirli ve temiz çamaşırları ayırmak, kirlileri kirli sepetine, temizleri ait oldukları yerlere yerleştirmek gibi.

Sabırlı Olalım.
Çocuklarımızın sorumluluk gelişiminin, uzun yıllar boyunca desteklenmesi gereken bir süreç olduğunu unutmayalım. Bir kaç denemeden sonra çocukların üzerine düşen görevleri hemen kendilerinin hatırlayıp yapmasını ya da yeni öğrendiği bir konuda mükemmel olmasını beklemeyelim. Sorumluluklarını yerine getirme ve daha iyisini yapabilme konusunda çocuklarımızı motive edelim.

Olumlu geri bildirim verelim.
Her yeni davranışın öğrenilmesi ve tekrar edilmesi (böylece de pekişip alışkanlık haline gelmesi) için olumlu geri bildirime ihtiyaç vardır. Anne-babanın ilgi ve onayı istenilen davranışların öğrenilmesinde en önemli pekiştireçtir. Çocuklarımızın doğru ve gerekli olduğunu düşündüğümüz davranışlarını fark edip, bu farkındalığı çocuklarımıza yansıtalım ve çabalarını takdir edelim.

Seçme şansı tanıyalım.
Çocuklarımızın kendi hayatları üzerinde söz sahibi olmalarını, verdikleri kararlar ile ilgili sorumluluk almalarını sağlayalım. Onlara alternatifler sunarak kendi tercihlerini yapmasina imkan verelim. Tercihlerinin sonucunu görebilmeleri için karar almalarını destekleyelim.

Yaşam alanımızın bir düzeni olsun.
Evdeki her eşyanın belli bir yeri olduğunu bilmek çocuklar için sınır belirleyicidir. Neyin nerde olduğunu bilmek çocuğa güç verir. Düzenli bir ev ortamı çocuğun kendi sorumluluklarını üstlenmesini kolaylaştırır.

04.04.2021 3136  Ana İlk Orta Lise

Çocuklar Nasıl Daha Kolay Öğrenirler?

Öğrenme; insan hayatı boyunca devam eden uzun bir süreçtir. Fakat küçük yaşlarda zihinsel gelişim daha hızlı olduğundan; çocuklarda öğrenme yetişkinlere göre daha çabuk ve güçlü gerçekleşir. Bu dönemin avantajından daha fazla faydalanabilmek ve “öğrenme” kapasitesini mümkün olduğunca arttırabilmek için, çocukta içsel motivasyon oluşturmak ve merak uyandırmak oldukça önemli rol oynar.

Çocuklarda öğrenmeye yönelik içsel motivasyonu arttırmak için:
📌Çocuğun merak duygusunu köreltmeden, kendini güvende hissettiği ortam içerisinde sorduğu sorulara birlikte cevaplar arayın.
📌İlgi ve merakını beslemek için gündelik konular hakkında sohbet ortamları oluşturup fikir yürütmeye ve yorum getirmeye teşvik edin.
📌Çocuklarınızı öğrendiği konularda takdir edin.
📌Öğrendiklerini size aktararak bilgisini daha da pekiştirmesine olanak sağlayın ve onu dinlerken duyduğunuz heyecanı belli edin.
📌Çocuklarınızın farklı ortamlar, nesneler, kişiler vb. görmesine imkan verin.
📌Çocuklarınızla yaptığınız bilgi paylaşımı sırasında somut olun, bilgi aktarımını mümkün olduğunca materyallerle destekleyin.

27.03.2021 3135  Ana İlk Orta Lise

Çocuklarda Yatak Ayırma Süreci

Ebeveynlerin; gerek ihtiyaç anında erişimi kolaylaştırmak, gerekse gün içerisinde ayıramadıkları vakti uykuda telafi edebilmek adına çocuklarıyla aynı yatağı paylaşmaları sıkça karşılaşılan bir durumdur. Ancak çocukların bireyselleşmesi, ayrışması, ben kimliğini kazanması ve kişiliğinin sağlıklı bir şekilde oturabilmesi için anne babadan ayrı yatabilmesi oldukça önemlidir. Bu geçiş ne kadar erken olursa anne-baba ve çocuk için o kadar kolay olacaktır. Ancak farklı nedenlerle yatak ayırma geciktirilmişse çocuk büyük ihtimalle direnç gösterecek, ayrı bir yerde uyumayı reddedecektir.

Ne Yapılmalı?

Bu Ayrılığa Önce Siz Hazır Olun
Bazen ayrı uyuma kararı çocuk kadar ebeveyn için de zordur. “İhtiyacı olduğunda yetişebilir miyim, bensiz uyuyabilir mi, korkar mı” gibi düşünceler kaygı verici olabilir. Bu noktada çocuklar ebeveynlerinin bu kaygısını fark edecek, güvensiz bir ortama gittiği endişesine kapılacak ve anne babadan ayrı yatmak istemeyecektir. Bu sebeple öncelikle anne babanın bu kaygılardan arınması gerekmektedir.

Kademeli Geçişe İzin Verin
Öncesinde hiçbir alıştırma yapmadan “artık bizden ayrı yatacaksın” demek, çocukların alışma dönemindeki kaygısını görmezden gelmek; çocuklarda terk edilmişlik, cezalandırılmışlık gibi hisler uyandırabilir, çocuğun ebeveynine karşı duyduğu güvene zarar verebilir. Bu süreç mümkün olduğu kadar yumuşak geçişlerle tamamlanmalı. Direnç, ağlama nöbetleri, gece uykudan uyanıp anne babanın yanına gelme gibi kriz durumları kademeli olarak aşılmalı. Bu gibi durumlarda ebeveyn çocuğunu kendi yatağına kabul etmek yerine, çocuğun kendi uyuma ortamında sakinleşmesine gayret göstermeli.

Çocuğunuz İle Konuşun
Yatak ayırmaya karar verdiğinizde, başlamadan 2-3 gün önce çocuğunuzla onun anlayabileceği bir dilde konuşun. Geceleri ayrı yatmanın onun gelişimindeki önemini, onun kendine olan güvenini arttıracağını yaşına uygun bir şekilde anlatın.

Bir Geçiş Nesnesi Edinin
Bu dönemde çocukların en çok zorlandığı konulardan bir tanesi de kendilerine güven veren temas alanından ayrılmalarıdır. Bu aşamada çocuklar için tek başına yatarken bir battaniye ya da bir ayıcık gibi temas edebileceği bir geçiş nesnesi sağlamak onlar için rahatlatıcı olacaktır.

Sürekli ve Tutarlı Olun
Yatak ayırma sürecine girildiği andan itibaren bu konuda net ve kararlı olun. “Eğer yapamazsan, uyuyamazsan yanımıza gelirsin” ya da “iki gecedir yatağında uyuyorsun bu gece de bizimle uyu” gibi esnemelerle, çelişkiye izin vermeyin.

20.03.2021 3134  Ana İlk Orta Lise

Çocuklar Neden Tırnak Yer?

Tırnak yeme davranışı, her çocukta görülebilecek fakat önüne geçilmesi gereken yanlış bir alışkanlıktır. Birçok ebeveyn böyle bir durumla karşılaştığında telaşa kapılır ve yanlış tepkiler verebilir. Oysa ki böyle bir durumda yapılacak şey sakin kalmak ve çocuğun böyle bir davranışı neden geliştirdiğini saptamaya çalışmaktır.


Neden Olabilir?

  • Çocukların birbirini, ebeveynini ya da idolünü örnek alması
  • Gerginlik, sıkıntı, gün içerisinde yaşadığı olumsuz bir tecrübe
  • Travmatik sonuçları olan bir olay
  • Akademik başarısızlık
  • Rutinde önemli bir farklılık, alışılmış düzenin değişmesi, yeni bir düzene alışma çabası (yeni bir kardeş, taşınma, ebeveyn kaybı, boşanma vb.)
  • Kaygı
  • Baskı, zorbalık
  • Aile içi gerginlik, şiddet
  • Gelişimsel dönemler arası geçiş ( erken çocukluktan çocukluğa, çocukluktan ön ergenliğe, ön ergenlikten ergenliğe gibi.)

 

Nasıl Önlenebilir?
Çocuklarımızla iletişim kurmak, tırnak yemeye başladığı dönemde neler yaşadığını ve iç dünyasını anlamaya çalışmak bizim için en önemli ipucu olacaktır. Bazen çocuklarımızda kaygı uyandıran, gerginlik yaratan olaylar, değişen duygu durumları bu davranışa sebep olabilir. Bu gibi durumları tespit etmek, sorun yaratan konu hakkında çocuklarımızla iletişim kurmak ve soruna birlikte çözüm yolu aramak çocuğumuzu rahatlatabilir, tırnak yeme davranışını azaltabilir.
Bu davranışı sergileyen çocuğu sürekli ikaz etmek ya da cezalandırmak çocuk için hatırlatıcı olacağından, kaygısının yükselmesine ve tırnak yeme davranışını daha sık göstermesine neden olabilir. Bunun yerine çocuğun dikkatini dağıtmak, elleri ile uğraşabileceği bir iş vermek ya da sakız çiğnetmek gibi basit yöntemler daha etkili olacaktır.
Bu davranışı ebeveyn olarak sizin sergileyip sergilemediğiniz de büyük önem taşır. Eğer tırnak yeme alışkanlığınız varsa sizler de benzer yöntemlerle bundan kurtulmaya gayret edebilir, aynı zamanda çocuğunuza da kötü alışkanlığını terk etme yolunda eşlik edebilirsiniz.

13.03.2021 3133  Ana İlk Orta Lise

Boşanmanın Çocuk Üzerinde Etkileri Nelerdir?

Boşanma hayatta en zor verilen kararlardan biri olmakla beraber, aile fertleri özellikle de çocuklar için stres yaratan bir durumdur. Böyle bir durumda ebeveyn hem kendi hayatını tekrar düzenleme çabası içerisine girerken hem de çocuğu için kaygı duyabilir. Hatta bazen bu kaygı o kadar büyüktür ki ebeveynler, içerisinde huzurlu ve mutlu olmadıkları bir evliliği “çocukları” için sürdürmeye gayret ederler. Ancak atlanılan bir nokta vardır ki o da; çocuklar için iyi bir boşanmanın kötü bir evlilikten çok daha iyi olduğudur.

Ebeveynler boşanma sürecine girdiklerinde, birlikte yaşadıkları evlerini ayırdıklarında, çocukların davranışlarında bazı değişiklikler gözlenebilir. Örneğin davranışsal gerilemeler görülebilir. (Bebeksi konuşma ve ağlamalar, alt ıslatmalar, vb.) Öğrendiği bilgiyi kalıcı kılmakta güçlük yaşayabilir, dikkatini toplamak, yoğunlaştırmak ve sürdürmekte zorlanabilir. İçine kapanabilir. Agresif davranışlar sergileyebilir.

Ne yapılabilir?

  • Anne-baba boşanma konusunu, kararları netleştikten sonra çocukları ile paylaşmalı ve mümkünse bunu birlikte açıklamalıdır.
  • Boşanma kararının çocuklara aktarılacağı doğru yer ve zamana karar verilmeli, bu konuşmayı yapmak için sakin, yalnızca aile bireylerinin bulunabileceği, dikkat dağıtıcı unsurlardan uzak bir yer tercih edilmelidir.                  
  • Anne- babalar boşanma ile ilgili duygularını çocukları ile paylaşmalı, aynı şekilde çocuklarının da duyguları üzerine onlarla konuşmalıdır. Ancak bu paylaşım karşı tarafı suçlayacak, çocuk üzerinde baskı oluşturacak ya da çocuğu bir taraf tutmaya zorlayacak şekilde olmamalıdır.
  • Boşanma sürecinde eşlerin birbirine koyduğu sınırlar net olmalı, çocukta kafa karıştıracak belirsizlikler oluşturulmamalıdır. Örneğin boşanma sürecinde bulunan eşler, yaşam alanlarını ayırmışsa, eşler arasında birbirinde kalma, birbirinin yaşam alanına müdahale etme gibi davranışlar olmamalıdır. Bu çocukta kafa karışıklığı yaratabileceği gibi, anne babasının tekrar bir araya geleceğine dair bir umut ve sonrasında yaşanan bir hayal kırıklığı olabilir, bu da beraberinde güvensizlik hissini getirebilir.

07.03.2021 3132  Ana İlk Orta Lise

Çocuklarda Şiddeti Önleme

Saldırganlık geçmişten, atalarımızdan gelen ve hepimizin içinde bulundurduğu varoluşsal bir dürtü; şiddet ise saldırganlığın davranışa dökülmüş ve artık zararlı olmaya başlamış halidir. Her çocuk saldırganlık dürtüsü ile doğar ve 2-3 yaşına geldiğinde şiddet davranışı artık net bir şekilde gözlenmeye başlanır. Çocuklarımızın barındırdığı bu şiddet eğilimi doğru yönetilip, yönlendirilemez ise ilerleyen zamanlarda ciddi sorunlara dönüşebilir. 

Peki bizler ebeveyn olarak bu davranışı nasıl yönlendirebiliriz? 

  • Şiddet Uygulamayın.
    Çocuklar büyüklerini, özellikle ebeveynlerini taklit eder, kendilerine olan davranış şekillerini yansıtırlar. Bu sebeple çocuklarımıza karşı şiddetin her türlüsünden uzak duralım, çocuklarımızın yanında tartışmayalım, tartışmalar yaşıyorsak da problemi, çocuğumuzun göreceği şekilde uzlaşmacı bir şekilde çözelim.
  • Rol Modelleri Denetleyin!
    Çocuklarımız, bir bilgisayar oyunundaki karakteri, kendisinden büyük bir çocuğu ya da bir çizgi film kahramanını örnek alıyor olabilir. Çocuklarımızın izlediği karakterleri denetlemeyi, o karakteri örnek alıp almadığını kontrol etmeyi ihmal etmeyelim.
  • Saldırganlığı Onaylamayın! 
    Çocuklarımızın saldırgan davranışlarını, "Sana vurana sende vur", "Kendini ezdirme" gibi söylemlerle haklı göstermeyelim. Bugün problemlerini şiddetle çözmeye çalışan çocuklar, yarın bunu alışkanlık haline getirebilir.
  • Enerjisini Boşaltın!
    Çocuklar, enerjilerini yeterince boşaltamadıkları için de şiddete eğilim gösteriyor olabilirler. Çocuklarımızın koşup oynaması için yeterli olanakları sağlarsak daha sakin ve dengeli davranacaklardır. Hatta çocuklarımızın oyunlarına katılırsak bizim ilgimizi çekmeye çalışmasına da gerek kalmaz.
  • Saldırganlıkla Yönetilmeyin!
    Çocuklarımızın saldırgan davranışlarını, istediklerini yaptırmak için tehdit olarak kullanmasına izin vermeyelim. Buna tolerans gösterdikçe çocuklarımızın bunu alışkanlık haline getirebileceğini unutmayalım.

21.02.2021 3131  Ana İlk Orta Lise

Ergenlik Dönemine Dair...

Ergenlik; çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi olarak tanımlanabilir. Bu geçiş; insan yaşamının en önemli ve ayni zamanda en sancılı evrelerinden biridir. Çocuğumuz varoluşsal bir sorgulamanın içindedir ve bu sorgulamanın bir getirisi olarak isyankar tavırlar, otoriteye ve düzene karşı gelme eğilimi, ruhsal buhranlar ve davranışsal problemler başlayabilir.

Bu dönemde ergen; bir yandan anne babadan ayrılmayı, özgür olmayı, yardıma ihtiyacı olmadığını ispatlamayı istemekte; bir yandan da onların varlığına, desteğine ihtiyaç duymaktadır. Bu nedenledir ki bu süreçte anne babalar çocuklarına karşı anlayışlı davranmalı, bunaltmadan ilgisini hissettirmelidir. Ona, gerektiğinde kendi fikirlerini rahatça ifade edebileceği, ihtiyaç duyduğunda kendi kabuğuna çekilebileceği özerk bir alan sunmalıdır.

Ergenlik dönemindeki genç, arkadaşlarıyla daha çok vakit geçirmek ister; onlar gibi düşünmeye, giyinmeye ve davranmaya başlar. Arkadaşlar onun için ailesinin önünde gelebilir. Bu geçiş sürecinde çocuğun dışarıya bağlılığı, arkadaşları tarafından kabul görmesi onun için oldukça önemlidir. Ebeveynler gencin arkadaş önceliğine saygı göstermeli, arkadaşlıkları konusunda çocuklarını korumaya çalışırken yıkıcı olmaktan çok yapıcı davranmalı, çocuklarını eleştiren bir tavırdan kaçınmalı, uygunsuz ya da rahatsız oldukları durumları çocuklarına sakince aktarmalı ve bu konuda ne yapabileceklerine birlikte karar vermelidirler.

Ergen bu dönemde hem özgür olmak ister hem de belirli sınırların varlığı onu rahatlatır. Çünkü ilk kez deneyimlemediği bir durum karşısında ne yapacağını bilemediği zamanlarda ebeveynleri ile birlikte belirlediği sınırlar kendisi için güvenli bir karar verme mekanizması olacaktır.   

Bu yaş grubundaki gençler aileleriyle eskisi kadar zaman geçirmek istemeyebilir, ailelerinin kendilerini anlamadıklarını düşünebilirler. Bunlar yetişkinliğe geçişin, çocuğun kendi kimliğini oluşturmasının, kim olduğuna karar vermesinin sancılı adımlarıdır. Bu durum karşısında kendisine saygı gösterilmesine, ne olursa olsun yine de ailesinin koşulsuz yanında olduğunu bilmeye ihtiyacı vardır.

Anne-baba, çocuğunun kendi baş etmek istediği sorunlarına müdahale etmeyerek onun bağımsızlık ve tek başına yapabilme duygusunu pekiştirmelidir.

Diğer yandan çözemediği ve destek talep ettiği bir problem olduğunda ebeveyninin her zaman yanı başında ve yardıma hazır olduğunu bilmelidir.

14.02.2021 3130  Ana İlk Orta Lise

Öğrenci Motivasyonunda Ailenin Rolü

Her anne baba çocuğunun başarılı olmasını ister. Başarının gerçekleşmesi ise bazı faktörlerin bir araya gelmesi ile olur. Öğrenciyi çalışması ve öğrenmesi için harekete geçirecek güç olan MOTİVASYON, bu faktörlerin başında gelir. Öğrenme sürecinde devamlılığı sağlama ve amaca ulaşmada, öğrencinin motivasyonunun diri tutulması oldukça etkili bir rol oynar.

Öğrenci motivasyonunu etkileyen etkenleri ele alacak olursak bunlardan en önemlisi anne ve babanın tutumudur. Ebeveynin doğru yaklaşımı motivasyonu olumlu şekilde etkilerken, yanlış davranışlar motivasyonun düşmesine neden olmaktadır.

Anne babanın bu noktada kaçınması gereken olumsuz tutumları şöyle sıralayabiliriz:

Eleştiri ve yargılama: Anne ve babanın çocuklarını çabaları ve başarıları ile alakalı sürekli olarak yargılaması veya eleştirmesi motivasyonun düşmesine neden olacaktır.

Kıyaslama: Çocukların sürekli başkalarının başarıları üzerinden değerlendirilmesi ve diğerleriyle kıyaslanması motivasyonu baltalar.

Mükemmeliyetçilik: Ebeveynin çocuğundan beklentisini çok yüksek tutması; emek, çaba ve gayretlerini görmezden gelerek sadece sonuca odaklanması öğrencinin motivasyonunu olumsuz etkiler.

Çalışma Ortamının Sağlanmaması: Motivasyonu azaltacak bir başka sebep de öğrenciye asgari bir çalışma ortamının ve gerekli materyallerin sağlanmasıdır.

İlgisizlik: Anne babanın çocuklarının ihtiyaçlarına, gündemlerine ve başarılarına karşı ilgisiz olması motivasyonun düşmesine sebep olabilecek olumsuz bir tutumdur.

Tüm bu saydığımız tutumlardan kaçınmanın yanı sıra ebeveynler, çocuklarının öğretmenleri ile iletişimde olarak, onları güzel örneklerle bir araya getirerek, hedef belirlemesi noktasında destek olarak, TV, bilgisayar gibi ders çalışmasını olumsuz etkileyebilecek faktörleri doğru kullanması için onları yönlendirerek ve tutarlı davranarak çocuklarının motivasyonlarına olumlu etki edebilirler.

 KVKK Aydınlatma Metni   Ziyaretçi Açık Rıza Metni   KVKK Politikası